9.08.2007

Kur'an-ı Gereği Gibi Okumak ve Yaşamak

Kur’an Nasıl Bir Kitap’tır ve Niçin Gelmiştir?

Kur’an, Yaratan’la yaratılan (Allah ile insan) arasında bir köprüdür, bir tanışma ve anlaşma aracıdır. Kur’an’ın deyimiyle tutunduklarında insanları zulumattan (karanlıklardan) aydınlığa çıkaracak (5/16 14/1 22/8 57/9)
ve tutunanların vahdetini (birliğini) sağlayacak ve doğruya götürecek olan bir iptir (3/103).
O ip öyle bir iptir ki hiç kopmaz (2/256).
Kur’an, düşünemeyen hayvanlara değil, düşünebilecek ve doğru yolu bulabilecek özelliklerde yaratılmış olan insanlara gönderilmiş bir mektuptur. Bu mektubun göndereni Rabbimiz Allah, gönderildiği adres de insanlardır. İnsanlara gönderilmiş olan bu mektup, insanlar için öğütler ve mesajlar içermektedir.
Kur’an bir öğüttür[2] ve ‘O, büyük bir haberdir’ (38/67).
Bu Kitap’ta öğüt almak için her örnekten anlatılmış (16/90 39/27),
öğüt alınabilsin diye üstelik kolaylaştırılmış (54/17,22,32,40),
yine öğüt alınabilmesi için ayetleri geniş geniş açıklanmıştır (6/126).
Doğrusu aklı başında olan aklı selim sahipleri öğüt alırlar. (2/269 3/7 13/19 14/52 39/9).

Allah’u Teala, öğüt alabilmemizi sağlayabilmek için, bizi düşünmeye sevkedecek olan kıssalardan da anlatmakta ve
‘bu kıssayı anlat, belki düşünür, öğüt alırlar’ (7/176),
‘yine de öğüt almıyor musunuz’ (7/3) demektedir.
Bütün bunlara rağmen insanların çoğu ‘Arslandan ürkmüş yaban eşekleri gibi öğütten yüz çevirmektedirler’ (74/50-51).
Çünkü ‘öğüt verenleri sevmemektedirler’ (7/79).
Güzellikten anlamayan insanoğluna öğüt vermenin bir de başka yolu vardır ki bu, ahirete bırakmadan dünyada cezalandırma yoludur. Örneğin, Firavun ailesi/halkı ‘öğüt alsınlar diye’ yıllarca kıtlıkla ve ürünleri azaltılmakla sıkılmışlardır(7/130).
Aslında dünyadaki böyle cezalar insanların hayrınadır. Allah’u Teala Kur’an’da:
‘Biz, imtihan olarak sizi şerle ve hayırla deneriz’ (21/35) demektedir.
Şer görünen bir şeyde hayır, hayır görünen bir şeyde de şer olabilir (2/216 31/34).
(Ehl-i Sünnet’te imanın şartlarından olarak zikredilen hayır ve şerrin (iyilik ve kötülüğün) Allah’tan geldiğine inanmak sadece bu anlamda doğrudur. Allah,kullarına zulmetmez[3]).

Öldükten sonra dünyaya tekrar dönüş olmadığından iş işten geçmiş olacak ve zalimler ahirette azabı görünce
‘geri dönecek bir yol var mı?’ (42/44),
‘ah ne olurdu (dünyaya) geri dön­dürülsek de Rabbimizin ayetlerini (tekrar) yalanlamasak, iyi işler yapsak’ (6/27 32/12 39/58),
‘Rabbim, beni (dünyaya) geri çevirin, umulur ki salih (iyi) amellerde bulunur, yararlı işler yaparım’ (23/99-100) diyecekler, gelen kitaplara ve peygamberlere uymadıklarına çok yanacaklar ve
‘o gün zulmedenler ellerini ısırıp: Nolaydı, keşke ben peygamberle beraber bir yol edineydim! ..Vah bana, ne olurdu, ben falanı dost tutmasaydım!’ diyecekler (25/27-28) fakat iş işten geçmiş olacaktır. Çünkü ‘onlar bir daha geri dönemezler’ (21/95),
‘önlerinde ta dirilecekleri (kıyamet) gün(ün)e kadar, (geriye dönmelerine engel olan) bir perde (berzah) vardır’ (23/100).
Bunun için bize daha dünyada iken ‘geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmezden önce, yüzünü dosdoğru dine çevir’ (30/43)
hatırlatması yapılmaktadır, fakat ‘Allah'tan korkan hatırlar (öğüt alır)’ (87/9-10).
Yine şu bir gerçektir ki
‘(mü’minler) kendilerine Rabblerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman onlara karşı sağır ve kör davranmazlar’ (25/72-73).
Kafirlerin kulakları, gözleri ve kalpleri mühürlendiğinden[4]
‘Onları doğru yola çağırsan da, sussan da birdir’ (7/193),
‘Onları (azabla) uyarsan da uyarmasan da birdir, onlar inan­mazlar’ (2/6).
‘Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca daha da sapıktırlar’ (7/179 25/44).

‘Bu bir öğüttür, ‘insana iki yol gösterilmiştir’ (90/10), artık dileyen Rabbine giden yolu tutar’ (76/29 78/39), dileyen de dalaleti (sapıklığı).

Kur’an, müslümanların kitabıdır. Müslüman olunacaksa Kur’an’a göre olunmalıdır, yani Kur’an müslümanı olunmalıdır. Peygamber Efendimiz (a.s) da böyle yapmıştır. Kur'an'ı en iyi Peygamberimiz (sav) anlamış ve yaşamıştır. Yaşantısı bize Allah (c.c) tarafından örnek gösterilmiştir (33/21). Hz. Aişe validemiz de ‘onun ahlakı Kur’an’dı’ demiştir. Biz de Kur’an’ı okumalı, anlamalı ve Kur'an'ın ahlakıyla ahlaklanmalıyız. Kur’an, hem ferdi, hem aileyi, hem de toplumu/devleti huzura kavuşturur. Yani Kur’an, bireysel ve toplumsal manevi hastalıklara, her türlü dejenerasyonlara/bozulmalara karşı bir şifadır, çözümdür (9/14 10/57 17/82 41/44).

Müslüman, taklidi değil, tahkiki iman sahibi olmalıdır. Atalardan miras yoluyla gelen bir müslümanlık, veya devletin (kalbe değil de) nüfus cüzdanına yazdığı müslümanlık (eğer fert/toplum bu miras yada dayatma yoluyla gelen müslümanlığı aklı ermeye başladıktan sonra bilinçli bir şekilde onaylamadı/tasdiklemedi ise) pek önemli değildir. Hatta hiç değeri yoktur. Çünkü Allah, bizim nüfus cüzdanımıza göre değil, iman ve amellerimize göre hüküm verecektir.

Allah, her bireyi müstakil ve hür olarak yaratmıştır. Yani, her ferde ayrı bir kalp, ayrı göz-kulak ve ayrı bir kafa vermiştir. Eğer insan, aklı ermeye başladıktan sonra, dayatma yoluyla değil de, kendi hür iradesiyle (karar verme yeteneğiyle) inancını ve yolunu seçemiyorsa suç kendisindedir, sorumlusu kendisidir. Kişinin anne-babasının hangi yolda yürüyor oluşu kendisini pek etkilememelidir. Bu kişi, kafir olacaksa da, mü’min olacaksa da, aklı ermeye başlar-başlamaz kendisi karar vermeli ve kendi yolunu seçmelidir. Ahiret­te kişi ‘benim annem-babam kafirdi, ben de bunun için kafir olmak zorundaydım. Devletim İslam düşmanıydı, devletime itaat etmek zorunda olduğumdan dolayı ben de dünyadayken İslam düşmanlığı yapmak zorunda kaldım’ diyemeyecektir. Herkes kendi kazandığıyla karşılık görecek, kendi günahını kendisi çekecek (5/105 6/31,164 10/108 16/25 17/15 34/50 35/18 36/54 39/17 40/17,40 53/38-39 74/38), kendi günahınını başkalarının üzerine atamayacaktır. Çünkü kimse kimsenin günahını çekmeyecek/yüklenmeyecektir (2/286 4/111 6/164 17/15 31/33 35/18 39/7 53/38,39)

‘De ki: ‘Bizim işlediğimiz suçtan siz sorulacak değilsiniz; biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz’ (34/25).
‘O (Allah), pisliği aklını kullanamayanlara verir’ (10/100).

Evet, Kur’an nedir? Bakın, Allah’u Teala Kitabını kendi dilinden bizlere nasıl tanıtmaktadır:

‘Gerçekten bu Kur’an insanları en doğru yola götürür ve iyi ameller işleyen mü’minler için büyük bir ecir olduğunu müjdeler’ (17/9)
‘O (Kur’an), Büyük Bir Haberdir’ (38/67)

Müslüman ülkelerin çoğunda yapıldığı gibi, Kur’an’ı anlamadan istediğimiz kadar okuyalım, hatta okurken istediğimiz kadar bağıralım, üstelik tecvidli okuyalım, bu okuma faydalı olmayacaktır.

(Kur’an, tertil üzere okunmalıdır. Tertil, şimdiye kadar tecvid olarak anlaşılmıştır. Tertil, tecvid demek değildir. Ter­til, Kur’an’ı sürekli, planlı/düzenli ve sistematik olarak okumaktır.)
‘Kur’an’ı anlamadan okumak mekruhtur’ (İmam Zerkeşi)
‘Kur’an’ı anlamadan ezberleyenler yük taşıyan merkeplerdir’ (İmam Kurtubi) (Cuma suresi 5. ayet de bu yöndedir).
‘Kur’an anlaşılmıyorsa boş bir Kitap’tır!’ (A.Şeriati, Fatıma Fatımadır, S.55, Dünya Yayınları.) Çünkü Kur’an anlaşılması için indirilmiştir:
‘Biz Kur'an'da sözü çeşitli şekillerde anlattık ki düşünsünler / anlasınlar’ (17/41).
‘Anlayan kimseler için ayetleri geniş geniş açıklamışızdır’ (6/98 10/24).
‘Okunmayan ve anlaşılmayan Kur’an, Kur’an değildir’ (A. Şe­riati, Fatıma Fatımadır, S.56, Dünya Yayınları).
‘(Çok müslüman), Kur’an denildiğinde yarışmalarda, mübarek gecelerde ve mezarlarda okunan[6], duvarlara asılan, öpülen, abdestsiz dokunulmayan, göbekten aşağı tutulmayan, teberrük edilen ve manası yalnızca Hristiyanlıktaki ruhban sınıfı anlayışında olduğu gibi din (veya incir satar gibi din satarak geçinen ‘dinci’ R.A.) adamlar(ın)ca anlaşılan bir kitabı anlamaktadır. Oysa Kur’an kelimesinin, anlayarak ‘Çok Okumak’ anlamına geldiğini ve tefekkür-tezekkür-tedebbür-ak­letmek için indirildiğinin farkında bile değiller. Böyle bir Kur’an anlayışı ve KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ GAYESİNİ FARKETMEYİŞ, bu toplumu gittikçe uçuruma götürmüş ve götürmektedir’[7].

Allah (c.c.), Kur’an’ı anlamadan okumaktan, anlamadan Kur’an okuma yarışmaları (adı altında yapılan ‘ses güzelliği yarışmaları)ndan’ razı olmaz. Anlamadan okumak bizi doğru yola götürmez, halbuki
Kur’an doğru yola götürür (4/175 17/9 34/6 46/30 72/2 92/12).
Anlamadan okumak kalbi titretmez, halbuki Kur’an mü’minlerin kalbini titretir (22/35).
Anlamadan okumak imanı artırmaz, halbuki Kur’an mü’minlerin imanını artırır (8/2)
ve insan anlamadan istediği kadar tecvid kural­larına riayet etsin, istediği kadar bağırsın, bu okuma Kitabı gereği gibi okuma değildir (2/121).

Hepimiz Kur’an’ı gereği gibi okumaya, anlamaya ve yaşamaya mecburuz. Allah’u Teala bizi Kur’an’dan sorguya çekecektir, başkalarının kitaplarından değil!:
‘O (Kur'an) sana ve kavmine bir şereftir ve yakında (ona uyup uymadığınızdan) sorulacaksınız’ (43/44).
‘O gün, kesin olarak nimetten (Kur’an’dan) sorguya çekileceksiniz.’ (102/8)
‘Hem kendilerine peygamber gönderilmiş olanlara soracağız, hem de gönderilen peygamberlere soracağız.’ (7/6)
‘(Bu Kur’an) Ayetlerini iyice düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır.’ (38/29)

Kulaktan Dolmalarla Müslüman Olunmaz

Kulaktan dolmalarla, duyduğumuz veya bildiğimiz yalan-yanlış Kur’an’a ters saçma-sapan bilgi kırıntılarıyla iyi bir müslüman olamayız. Kafamızı Kur’an ayetleriyle doldurmazsak, Kur’an’ın mantığını ve espirisini iyi kavramazsak, yakınımızdaki insanlara, çoluk-çocuğumuza hep yanlış şeyler anlatır ve böylece sorumluluk ve vebal altına girmiş oluruz. Bunun için bütün bilgilerimizi ve bundan sonra öğreneceKlerimizi Kur’an terazisine vurmalı, doğrularını almalı, yanlışlarını da atmalıyız.

‘Onlar bundan sonra hangi söze inanacaklar?’ (7/185 77/ 50)
‘Onların içinde bir de ümmiler var ki Kitabı bilmezler, bütün bildikleri bir takım kuruntular (Kur’an’a ters hurafeler, kulaktan dolmalar)dır. Onlar sadece zanda bulunurlar’ (2/78 6/116)
‘Onlar sadece zanna uyarlar.’ (2/78 6/116,148 10/36,66 53/28)
‘Onlar ancak zan ve tahminle yalan söylemektedirler.’ (6/148 10/66)
‘De ki: ‘Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve sadece saçmalıyorsunuz.’ (6/148)

Kur’an Anlaşılır

‘Biz, her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın’. (14/4)
Her müslüman Kur’an’ı anlamak ve yaşamak zorundadır. Kur’an, kafası çalışanlar için apaçıktır:
‘İşte biz Kur’an’ı apaçık ayetler olarak indirdik, şüphesiz Allah dilediğini hidayete erdirir’ (22/16).
‘İşte biz aklını kullanabilen bir millet için ayetleri böyle birer birer açıklarız’ (2/128,187,219 6/97,114 7/52 11/1 16/89 30/28 41/3).
‘Böylece Allah, size ayetlerini açıklar, umulur ki düşünürsünüz’ (2/219).

İslam’da Din Tekelciliği Yoktur

‘İndiridiğimiz açık delilleri ve hidayeti -Biz Kitapta insanlara açıkça belirttikten sonra- gizleyenler (var ya), işte onlara hem Allah lanet eder, hem de lanet edenler lanet eder. Ancak tevbe edenler, (kendilerini) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim’ (2/159-160)
‘Rabbinin rahmetini/nimetini onlar mı paylaştırıyorlar?’ (43/32)

Kur’an Grupçuluğu Reddeder

‘Allah’ın ipine (Kur’an’a) toptan sımsıkı yapışın, ayrılmayın..’ (3/103).
‘Onlar, kendilerine ilim (Kitap) geldikten sonra sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler’ (3/19 42/14)
‘Artık Allah, ayrılığa düştükleri şey hakkında, kıyamet günü hüküm verecektir’ (2/113)

Dua

Ya Rabbi Sen bize ilim ver, feraset ver, Kitabına yönelmeyi, onu anlamayı ve yaşamayı bizlere nasip et. Kitabının önündeki duvarları aşmamızda bize yardımcı ol, işimizi kolaylaştır.
Doğrusu ‘Sen duaları işitensin’ (3/38),
Sana dua edenin duasına cevap verirsin (2/186),
‘Kıyamet günü bizi rezil ve rüsvay eyleme’ (3/194).
Amin.

‘De ki: ‘Sizin duanız olmasaydı, Rabbin size değer verir miydi!’ (25/77).
Duamızın kabul olması ümidiyle...

Recep Aykan / Almanya

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Buradaki “Kitabı gereği gibi okumak“ ‘tecvidli okumak’ değildir. Tecvid denmek istenseydi, “Kitabı tecvidsiz okuyanlar kafirdirler“ anlamı çıkardı. Herkes tecvidde elinde olmayarak kusur edebilir. Şimdi bunlar kafir mi olmaktadırlar? Buradaki Kitabı gereği gibi okumaktan kasıt, Kitabı okumak, onu anlamak ve yaşamaktır.

[2] 3/138 6/90 10/57 12/104 36/69 39/27 50/45 68/52 69/ 48 74/31,54

[3] Allah’ın azabı zalimler içindir: (6/47 11/100-102,117 22/45 27/52 29/40 32/22)
Yalnızca zalim toplum helak edilir (6/47)
Allah, halkı zalim olmadan ülkeleri helak edici değildir. (28/59)
Allah, kullarına haksız/suçsuz yere azab etmez, helak etmez: (2/57 3/108,117,182 4/40,49,77,124,147 6/131 7/6,160 8/50 9/70 10/ 43,44 11/117 16/33,111,118 18/49 22/10 26/208,209 28/47,59 29/ 40 30/9,10 34/34 35/43 41/46 46/35 50/29)
Allah zerre kadar haksızlık etmez. (4/40)
Allah kullarına zulüm istemez. (40/31)
Allah, zulmetmek istemez. (3/108,182)
Allah zulmetmez, insanlar kendilerine zulmederler: (3/117,182 8/50 10/44 18/49 22/ 10 29/40 41/46 50/29)
Allah, zerre kadar haksızlık etmez. (4/40,124 16/33,111)
Aslında Allah onlara zulmetmemiş, asıl onlar kendilerine zulmetmişlerdi. (9/70 16/118)
İnsanlar kendi kendilerine zulmediyorlar: (2/57 3/117 7/160 10/43 29/40 30/9)
Eğer Allah, insanları haksızlıkları yüzünden cezalandırsaydı, yeryüzünde hiç bir canlı bırakmazdı. (16/61 35/45)

[4] 2/7 4/155 7/101 9/87 10/74 16/108 40/35 45/23 47/16

[5] Emanet Kafalar Nafi­ledir/Hüseyin Cömert.

[6]İnmemiştir hele Kur’an, şunu hakkıyla bilin,
ne mezarlıkta okumak için, ne de fala bakmak için.
(Mehmet Akif Ersoy)

[7] Kur’an’da Kur’an/Ejder Okumuş, S.8, Dünya Y.

Hiç yorum yok: