9.08.2007

Ayet-i Kerimeler



"Onlar ki, gaybe inanıp namazlarını kılarlar ve kendilerine verdigimiz rızıktan (Allah rızası icin) harcarlar.Sana indirilene ve senden once indirilene inanırlar; Ahirete de kesinlikle iman ederler. İşte onlar, Rabb'lerinden bir hidayet uzeredirler ve umduklarına erenler iste onlardır."
Bakara 3-5

"Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.
De ki: "Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır." Allah, kullarını hakkıyla görendir.(Bunlar), "Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru" diyenler,Sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir."
Bakara 14-17

"Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz."
Bakara 21

"Sabırla namazla Allahtan yardım dileyin, şüphesiz bu Allah'a saygı gosterenden baskasına agır gelir. Allah'a saygılı olanlar Rablerine kavusacaklarını gozetir ve gercekten ona doneceklerini bilirler."
Bakara 45

"Kendilerine verdiğimiz Kitab'ı gereğince okuyanlar var ya, işte onlar ona inanırlar, onu inkar edenler ise zarara uğrarlar"
Bakara 121

"Öyle ise beni anın ki, bende sizi anayım.Bana şükredin sakın nankörlük etmeyin"
Bakara 152

"Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz, sabredenleri müjdele."
Bakara 155

"Onlar ki; kendilerine bir musibet isabet ettiği zaman: "Biz muhakkak ki; Allah içiniz (O'nun için yaratıldık) ve muhakkak O'na döneceğiz (ulaşacağız)." dediler."
Bakara 156

"Onlar, (dünya hayatında Allah'a döneceklerini bilenler var ya), Rab'lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, hidayete ermiş olanlardır."
Bakara 157

"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır."
Bakara 164

"Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince,
dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler."
Bakara: 186

"Bazen hoşlanmadığınız birşey, hakkınızda daha iyi olabilir ve hoşlandığınız birşey de hakkınızda kötü olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz."
Bakara 216

"Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun.Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın)."
Bakara 238-239

"Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir.Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar."
Bakara 269

"Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et."
Bakara 286

"Rabbimiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalblerimizi eğriltme, katından bize rahmet bağışla; şüphesiz Sen sonsuz bağışta bulunansın"
Ali İmran 8

"Ey Rabbimiz, senin indirdiğine iman ettik, o peygambere de uyduk. Artık bizi şahidlerle beraber yaz."
Al-i İmran 53

"Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz.Her ne harcarsanız Allah onu bilir."
Ali İmran 92

"Nice peygamberlerin yanında Rabbe kul olmuş pek çok kimse savaşmıştır. Allah yolunda başlarına gelenlerden ötürü gevşememişler, yılmamışlar ve boyun eğmemişlerdi. Allah, sabredenleri sever."
Ali İmran 146

"Mallarınız ve canlarınız hususunda deneneceksiniz; sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden ve puta tapanlardan, çok incitici sözler duyacaksınız. Ama sabreder, korunursanız; işte bunlar yapmaya değer işlerdendir."
Ali İmran 186

"Onlar ayaktayken,otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar.Göklerin ve yerin yaratılışı üzerine düşünürler."Rabbimiz!Bunu boş yere yaratmadın seni eksiklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru" derler."
Ali İmran 191

"Allah, din hususundaki ağır teklifleri sizden hafifletmek istiyor. Çünkü insan sabır ve tahammül bakımından zayıf yaratılmıştır"
Nisa 28

"Namazı kıldıktan başka, Allah'ı ayakta iken, otururken, yan yatarken de anın. Emniyete kavuştuğunuzda, namazı gereğince kılın. Namaz şüphesiz, inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır."
Nisa 103

"Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin."
Nisa 171

"Ey inananlar,siz kendinize bakın, siz doğru yolda olduğunuz takdirde sapan kimse size zarar vermez. Hepinizin dönüşü Allah'adır."
Maide 105

"Eger onlara azab edersen onlar senin kullarındır, dilediğini yaparsın, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz sen daima "üstünsün,hüküm ve hikmet sahibisin."
Maide 118 Hz. İsa'nın duası

"Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rüku edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar. İşte o müminleri müjdele!"
Tevbe 112

"(Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir."
Tevbe 129

"Allah'a tevekkül ettik biz.Ey Rabbimiz, bizi o zalimler güruhuna karşı bir sınama[konusu yapma].Ve bizi rahmetinle o kafirler topluluğundan kurtar"
Yunus 85-86 Hz.Musa'nın kavminin duası

"(Resulüm!) Sen, sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin en hayırlısıdır."
Yunus 109

"Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların rızkı ancak Allah'a aittir. O, canlıları babaların sulbünde kararlaşmış ve anaların rahminde kararlaşmakta iken de bilir. Her şey apaçık bir Kitaptadır."
Hud 6

"Nuh Rabbine dua edip dedi ki: "Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vadin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin."
Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.
Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum!"
Hud 45-47

"Dediler ki: Ey Şuayb! Babalarımızın taptıklarını (putları), yahut mallarımız hususunda dilediğimizi yapmayı terketmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa sen yumuşak huylu ve çok akıllısın!
Dedi ki: Ey kavmim! Eğer benim, Rabbim tarafından (verilmiş) apaçık bir delilim varsa ve O bana tarafından güzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir. Yalnız O'na dayandım ve yalnız O'na döneceğim."
Hud 87-88

"Onlar inanmışlar, kalbleri Allah'ı anmakla huzura kavuşmuştur. Dikkat edin, kalbler ancak Allah'ı anmakla huzura kavuşur."
Rad 28

Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım.Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir."
İbrahim 7

"İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar, kendisinde ne alışveriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli-açık harcasınlar."
İbrahim 31

"Rabbim,beni namazda devamlı kıl; soyumdan [gelenleri] de. Rabbimiz, duamı kabul buyur. Rabbimiz, bana, anneme ve babama,müminlerin hesap günü mağfiret eyle.."
İbrahim 40-41 Hz.İbrahim'in duası

"Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükafatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz."
Nahl 97

"İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir."
İsra 11

"Rabbim [anne ve babam] ben küçükken nasıl [merhametle] terbiye etmişse,Sende onlara merhamet eyle."
İsra 24

(Ey Muhammed!) De ki: "Rabbim! Beni, takdir ettiğin yere gönül rahatlığı ve huzur içinde koy ve çıkacağım yerden de dürüstlükle ve selametle çıkmamı sağla. Bana katından yardım edici bir kuvvet ver."
İsra 80.

"Gerçek hükümdar olan Allah Yüce'dir. Kuran sana vahyedilirken, vahy bitmezden önce, unutmamak için, tekrarda acele edip
durma, "Rabbim! ilmimi artır" de."
Taha 114

"Biz, imtihan olarak sizi şerle ve hayırla deneriz"
Enbiya 35

"Bir de, kendilerine ilim verilenler, onun (Kur'an'ın) hakikaten Rabbin tarafından gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar, bu sayede kalpleri huzur ve tatmine kavuşsun. Şüphesiz ki Allah,iman edenleri, kesinlikle doğru bir yola yöneltir."
Hac 54

"Gerçekten mü’minler kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki namazlarında huşu içerisindedirler. Onlar faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler, zekatı verirler, iffetlerini korurlar...
Ve onlar, emanetlerine ve verdikleri sözlerine riayet ederler. Onlar namazlarını kılmaya devam ederler."
Mü’minûn 1-5, 8-9

"Ey Rabbim,onların yalanlamasına karşı bana yardım eyle"
Mü'minun 26

"Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve
hiçbir alış verişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekatı vermekten alıkoymadığı
birtakım adamlar buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip
kalacağı bir günden korkarlar.(Bütün bunları) Allah, kendilerini yaptıklarının en güzeli ile mükafatlandırsın
ve lütfundan onlara daha da fazlasını versin diye (yaparlar). Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır."
Nur 36-38

"(Nuh), Rabbim! dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!"
Nur 62

"Rahman'ın has kulları onlardır ki,yeryuzunde tevazu ile yururler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attıgında(incitmeksizin) "Selam" derler (gecerler)."
Furkan 63

"(Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl! derler."
Furkan 74

"De ki: "İbadetiniz (duanız) olmasa Rabbim size ne diye değer versin?" Ey inkarcılar! Yalanladığınız için, azap yakanızı bırakmayacaktır."
Furkan 77

"[Allah ki] Rabbidir alemlerin.[O Rab] ki beni halk eyledi,bana hidayet eyledi.O ki,beni yedirir, içirir.Hastalandığımda bana şifa verir.O ki bana ölüm verecek, sonra bana yeniden hayat verecektir.O ki din gününde hatalarımı bağışlayacağını umduğum."
Şuara 77-82 Hz İbrahim[as]in duası

"Ey Rabbim,beni ve ailemi onların yapageldiklerinden kurtar"
Şuara 169 Hz Lut[as]'un duası

"Ey Rabbim,beni gerek bana gerekse ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve razı olacağın salih amellere muvaffak kıl.Beni, rahmetinle,salih kulların arasına kat"
Neml 19

"Ey Rabbim, bana bahşedeceğin hayra öylesine muhtacım ki..."
Kasas 24 Hz Musa[as]'nın duası

"(Rasûlüm) Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (İbadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir."
Ankebût 45

"Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur."
Rum 17-18

"Kendileri için huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi, O'nun (varlıgının ve kudretinin) delillerindendir."
Rum 21

"Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vaadi mutlaka haktır. Sakın imanı sağlam olmayanlar seni hafifliğe sevketmesinler."
Rum 60

"Ey iman edenler! Allah'ı çokça zikredin."
Ahzab 41

"Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızktan (Allah için) gizli ve açık sarf edenler, asla zarara uğramayacakları bir kazanç umabilirler."
Fatır 29.

"Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Resulüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür."
Zümer 9

"(Resulüm!) Söyle: Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükafatları hesapsız ödenecektir."
Zümer 10 Zümer suresindeki bu ayetle Mekke Muslumanlarının dinlerini gerektiği gibi yaşayabilecekleri yerlere göç etmeleri işaret ediliyor.

"Rabbimiz, Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azâbından koru.Rabbimiz, onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da, kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz Sen Azizsin ve Hakimsin. Bir de onları,her türlü kötülüklerden koru.O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur"
Mü'min 7-9 Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler)in duası

"O halde sabret.Çünkü Allah'ın vaadi haktır.Hem günahından dolayı istiğfar et ve akşam sabah Rabbini hamd ile tesbih et"
Mü'min 55

"Bana dua edin,duanıza cevap vereyim.Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler,mutlaka aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir."
Mümin 60

"Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."
Fussilet 36

"Rabbim,bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın salih ameller yapmamı temin et.Benim için de,benden sonra gelecek neslim için de iyiliği devam ettir.Ben sana döndüm.Ve elbette ki ben müslümanlardanım."
Ahkaf 15

"Geceleyin ve yıldızların çekildiği an O'nu tesbih et"
Tur 49

"Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur."
Necm 39

"Gizli konusma seytandandır.(Seytan insanları bu yola iter ki) İnananlar uzulsunler. Oysa o, Allah'ın izni olmadıkça inananlara hiçbir zarar veremez. Müminler Allaha dayansınlar."
Mücadele 10

Onlardan sonra gelenler de derler ki: "Rabbimiz bizi bizden önce inanmmış olan kardeşlerimizi bağışla, kalblerimizde inanlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz, kuşkusuz Sen, çok şefkatli, çok merhametlisin."
Haşr 10

"Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi
bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır."
Cuma 9

"Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir."
Tegabun 11

"Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur."
Talak 3

"De ki: "O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!""
Mülk 23

"Şüphesiz, doğruluk rehberi olan Kuran'ı dinlediğimizde ona inandık; kim Rabbine inanırsa, o, ecrinin eksiltileceğinden ve kendisine haksızlık edileceğinden korkmaz."
Cin 13

"Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu ibadetteki) sözler (Kur’an ve dua okuyuşlar) ise daha düzgün ve açıktır."
Müzzemmil 6

"Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar."
Müzzemmil 19

"Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.
Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.
Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul,
Yalnız Rabbine yönel"
İnşirah 5-8

"Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir.
Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir."
Zilzal(zelzele) 7-8

"Sonra, yemin olsun ki, o gün (size verilen) her nimetten sorulacaksınız."
Tekasür 8

"Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir.
Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir)."
Asr 1-3

"Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarından gafildirler (Kıldıkları namazın değerini bilmez, namaza gereken ihtimamı göstermezler). İbadetlerini gösteriş için yapar, zekât ve diğer yardımlarını esirger, vermezler."
Maun 4-7

"Ve andolsun ki insani Biz yarattik. Ve nefsinin ona ne vesveseler verecegini biliriz. Ve Biz, ona sah damarindan daha yakınız."
Kaf 16

Guzel Dualar / Dua Ayetleri - Semine&Senai Demirci

Dualarıma içtenlik ver, ey Rabbim
Her ihtiyacımı sana muhatap olma vesilesi eyle
Fısıltılarımı da, iç çekişlerimi de,suskunluklarımı da dua diye kabul eyle
Her duamda sonsuz yakınlığını hissetmeyi, hiç bitmez ihsanını tatmayı nasip eyle

Rabbim, bana beni Sen verdin
Verdiğin yüzünden Senden yüz çevirenlerden eyleme beni
Rabbim, elimdekiler Senin elindendir
Elimdekiler yüzünden Seni unutanlardan eyleme beni

Bu fani hayatımı ebedi hayatın başlangıcı eyle
Kalbimi sana kul olmakla ihya eyle
Kulluğumu daim eyle

Hatalarımı Sana yakınlaşma vesilesi eyle
Günahlarımı da Sana yönelme bahanesi eyle
Pişmanlıklarımı Senin kapına yüz sürme sebebi eyle

İnandığım gibi yaşat beni
Seni görür gibi yaşat beni
Senin nazarında sahih eyle imanımı

Ey Rabbim
Kalbime En Sevgili'nin[asm] muhabbetini koy
Kalbime seni seveni sevmenin lezzetini tattır
Ruhuma Seni sevmekle sevinmenin müjdesini indir

Ey Rabbim
Günahlarım Senin malumundur
Senden gizlim saklım yok
Sana döndüm affeyle beni
Ey Rabbim
Pişmanlıklarım Senin arzundur
Çokça hata ettim,itiraf ediyorum
Sana döndüm bağışla beni

Rabbim, ellerim senin kudret elindedir
Uzakları yakın eden Sensin
Olmazları olduran Sensin
Tevekkülüm Sanadır
Ellerimi Senin kudret eline terk ediyorum.

Ey Rabbim
beni Sana verdiği kulluk sözünde duran,Senin için koşturan, Senden huşu duyan,
hesabı iyi çıkan,Seni görür gibi yaşayan, namazlarında devamlı olan, bana veriklerinden kullarına da veren kullarından eyle

Bana hayır dualar edecek dil ver ey Rabbim
Dualarımı razı olduğun ve sevdiğin gibi kabul eyle
Bana Seni bilecek gönül ver ey Rabbim
Suskunluğumu Senin işittiğin dualar gibi kabul eyle

Rabbim, beni ve çocuklarımı namazda devamlı kıl
Namazımızın bizi kötülükten alıkoymasını sağla
Rabbim,anne ve babamın hakkımdaki hayır dualarını kabul eyle
Beni,anne ve babamın sevap defterlerini açık tutan bir kul eyle

Rabbim,
göz açıp kapayıncaya kadar nefsimin eline bırakma beni
Göklerdeki ve yerdeki her şey gibi Sana kibirsiz itaat edenlerden eyle beni

Rabbim, namazlarımı miracım eyle
Her secdede huzuruna kabul eyle beni
Rabbim, secdelerimi kabul eyle
Her secdede Kab-ı Kavseyn'e yaklaştır beni

Rabbim,
Sana hakkıyla kul olanların şefkatiyle donat kalbimi
Beni anama-babama hayırlı evlat eyle
Sana kul olmakla merhamet sahibi eyle beni ve evladımı
Beni evladıma hayırlı ana-baba eyle

Hamd ve minnetim Sanadır, ey Rabbim
Topraktan yaratılmış bedenimi vahyine muhatap eylediğin için
Ayrılıklarla ağlayan kalbimi soNzuluğu müjdeleyerek teselli ettiğin için

Rabbim,yaşamamı sen diledin
Dilediğin gibi yaşayanlardan eyle beni
Rabbim, ölümüm de senin deileğin
Senin razı olduğun anda öldür beni

Rabbim,inandıklarımdan dolayı kınayanların kınamasından utandırma beni
Yalnız Sana kul olmanın izzetiyle yaşat beni
Rabbim, çoklarına uyup sapmaktan uzak tut beni
Yalnız senden istemenin izzetiyle yaşat beni

Sana şükrüm en büyük nimetimdir
Şükrüne muvaffak eyle beni
Senin rızan en büyük servetimdir
Sana razı eyle beni

Ya Rab,hiç şüphesiz senin dilediğin hakkımda en hayırlı olandır
Sana teslim oldum,beni dilediğin gibi yaşayanlardan eyle
Ya Rab, Senden dilediklerimi benim hakkımda hayırlı eyle
Sana razı oldum; beni Senin razı olduklarından eyle

İstediğim bir Sensin
Senin benim için istediğin benim de istediğimdir
İstemi isteyen de Sensin
İsteyemediklerimi de bana Sen verirsin
Beni böyle kabul et, ey Rabbim

Ya Rab, beni kendine kul kabul eyle
Ömrümü hayırlı bir kul olarak tamam eyle
Ya Rab, beni güzel kullarının arasına dahil et
Ölümümü ömrümün en güzel anı eyle

Rabbim, her vesilede Senin keremin saklıdır
Sebepler sayısınca hamd Sana

Rabbim, secdelerimi güneşin secdesi gibi azametli eyle
Hücre hücre secde eyle beni
Rabbim, kulluğumu meleklerin kulluğu gibi usançsız eyle
Hece hece dua eyle sözlerimi

"Benimdir" diye bildiklerim Senindir
Beni bende olanlara bende etme
"Ben" diye bildiğim de Senin emrindir
Beni bende bırakıp Senden etme

Rabbim,yüzümü Sana döndüm
Gönlümü de Sana çevir
Rabbim,bir Seni bir bildim
Sevdalarımı sende bitir


Dua Ayetleri / Semine&Senai Demirci

Dua Ayetleri / Semine&Senai Demirci

Saffat 99-100

"Ben doğrusu Rabbime gidiciyim.O bana hidayet ediyor.Rabbim bana salihlerden ihsan eyle" Saffat 99-100

Seni senden çok bilen Rabbine güven.Rabbinin sonsuz merhametinin seni boş yere üzmeyeceğinden emin ol.Rabbinin sonsuz hikmetinin seni anlamsız işler peşinde koşturmayacağına kanaat getir.İbrahim[as] gibi,teslim ol.Ateşe atsalar da,"Ben doğrusu Rabbime gidiciyim"de.Salihlerden olmayı dile.Rabbine giden yol salihlerin yürüdüğü yoldur.Salihlerden ol ki,ömründen sana kalan salih emel ve salih evlat olsun

--- o ---

Kamer 10

"Ben mağlubum, hemen nusretini ver." Kamer 10

Sen de dua et ki,günahların ve isyanların tufan gibi yağdığı bu çağda, kendine bir "Nuh'un Gemisi" bul. Çoklarının günahı benimsediği zamanlarda, sende kendini yalnız ve terkedilmiş hissedebilirsin. Nuh[as] gibi "mağlubum" diyebilirsin. Unutma ki, Rabbin Kur'an'da azları över; çokları ise bilmediğini, anlamadığını söyler. Şimdi hissettiğin o mağlubiyet hali, azlardan olmanın bedelidir. Sen de Nuh[as] gibi azlardan olmaya gayret et. Rabbin sonunda rahmetini ve yardımını eriştirir.

--- o ---

Mümtehine 5

"Rabbimiz, bizi küfür ehli için fitne eyleme,bize mağfiret eyle.Muhakkak ki Sen Azizsin Hakimsin" Mümtehine 5

Olur a, bir halin mümin olmana yakışmıyordur. Bilmeden yada istemeden iman edenlerin yapmayacağı bir işi yapıyor olabilirsin. O halinle seni böyle gören bir küfür ehli, inanmaktan vazgeçebilir; senin ve inanların her hali böyle sanabilir. Sende olması gereken güzelliği hemen göremeyebilir. Görmediği için de kendi haklılığına inanabilir. Böylece onu bilmeden iman etmekten alıkoymuş olabilirsin. Onun senin bu halini aşarak inanması gerekir artık. Bunu bilerek imanını hakkıyla temsil etmeye çalış. Bir mümine yakışmayan hallere girebileceğin için en başından mağfiret ve bağışlanma dile.

--- o ---

Fatır34

"Hamd Allah'a ki bizden hüznü giderdi. Muhakkak ki Rabbimiz [dilediğini bağışlayan] Gafurdur, [şükrün karşılığını fazlasıyla veren] Şekurdur." Fatır34

Cennet ehlinin,cennete girince yaptıkları hamdde, işte bu sır saklıdır: "Hamd Allah'a ki bizden hüznü giderdi. Muhakkak ki Rabbimiz [dilediğini bağışlayan] Gafurdur, [şükrün karşılığını fazlasıyla veren] Şekurdur." Bu hamdin içinde seni cennete taşıyacak iki kapıda gösterilir: bağışlanma dilemen ve şükretmen. Her halukarda günah işleyeceğini bilerek, Rabbinden seni temizlemesini, hatalarını bağışlayıp seni aklamasını dile ki, cennetin kapısına yanaşasın. Ve şükret ki, senin şükrünü işiten ve şükrüne karşılık sana yeni nimetler lutfeden bir Rabbin var.

--- o ---

Sebe 1

"Hamd O Allah'a ki semalarda ve arzda olanlar O'nundur.Ahirette de hamd O'nundur.O Hakimdir; Habirdir."Sebe 1

Ku'an'da hamd ile başlayan beş sure vardır.Bunların ikisi En'am ve Kehf suresidir.En'am'da "Hamd O Allah'a ki, semaları ve arzı halk eder, zulumatı ve nuru var kılar. O'dur sizi balçıktan yaratan ve sonra bir ömür tayin eder." buyurularak ilk yaratılışını hatırlatır. Kehf'de, var edilmenden sonra üzerindeki nimetin devamını hatırlatır. Sebe'de ise göklerde ve yerde olanların kendisine ait olduğunu belirttikten sonra "ahirette hamd onundur der". Buna göre Sebe'nin "Elhamdulillah"ı ahirette yeniden dirilme nimeti içindir. Fatır'da ise, meleklerin elçiliğinden bahisle ebediyen var edilişine, yani üzerindeki dördüncü nimete işaret vardır. Fatiha'nın hamdi ise, bu dört tür nimetin dördünü içerir.

--- o ---

Ahzab 56

"Muhakkak ki Allah ve melekleri nebiye salat ederler.Ey iman edenler, siz de ona salat edin,teslim olarak ona selam verin"Ahzab 56

Tam bir teslimiyetle selam ederek, o elçinin sana getirdiklerinin eksiksiz olduğunu onaylıyorsun. Rabbinin senden o elçinin diliyle istediklerini hiç itirazsız kabul ettiğini söylüyorsun. "Senin elçinin sözü doğrudur,o senin vahyettiğini bana söylüyor, ben de razı oluyorum" diye cevap veriyorsun.Öyleyse her duanın başına da sonuna da hatırı pek yüce olan o kutlu elçiye, peygamberimize[asm] salat ve selam etmeyi unutma. Unutma ki, iki makul duanın arasındaki dua da makbuldur.

--- o ---

Kasas 21

"Ey Rabbim, beni zalim kavimden kurtar"Kasas 21
Hz.Musa[as]'nın duası

Hicret görünüşte bir mekandan bir mekana göçmektir; ama aslında yanlıştan doğruya, zulumden adalete doğru yaklaşma çabasıdır. Rabbinin mülkü geniştir; O'nun dilediğin gibi yaşayabileceğin o kadar çok yer var ki... Gerçeği kabul etmeyen bir topluluktan gerek fiziksel olarak gerekse duygusal olarak kendini uzaklaştırman gerekir. Sen istersen, Rabbin seni doğru yola çıkarır; sana O'nun dilediği gibi yaşayabileceğin ortamlar bahşeder.

--- o ---

Şuara 83-89

Rabbim, bana [doğruyu ve yanlışı birbirinden ayıracak] hikmet bahşet ve beni salihler arasına kat.[Benden] sonrakiler için de,benim için bir "lisan-ı sıdk"ver.Beni na'om cennetinin varislerinden kıl.Babamı da bağışla. Çünkü o dalalete düşenlerdendir.İnsanların diriltildiği gün beni rezil rüsvay eyleme. O gün ki ne mal fayda verir ne evlat - ancak Allah'a "kalb-i selim" ile gelenler başka" Şuara 83-89

İbrahim Aleyhisselam'ın bu duası,sonsuz mutluluğun ve kurtuluşun için ihtiyaç duyduğun her şeyi kapsar. İbrahim Aleyhisselam, öncelikle doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt etmene yarayacak hikmeti ister; bununla kastettiği ilimdir. İlmi kazandıktan sonra isteyeceğin ise, ilmine göre amel etmek, yani doğru bildiğine göre yaşamaktır. Ancak böylece Rabbinin salihler olarak tarif ettikleri arasına katılabilirsin. Hemen bunun ardından ise yaşayışının, senden sonra yaşayan ya da senden sonra iman edenler için doğruluğun temsilcisi olarak görülmesini arzu etmelisin. Çünkü her insan başkası için bir ayet olabilir; başkalarının doğruyu bulmasına vesile olabilir. İbrahim Aleyhisselam'ın "lisan-ı sıdk" dediği, başkaları için de hem diliyle hem haliyle doğruyu konuşan bir dil olmaktır. Ancak böylece nimetlere boğulmuş cennetin varisi olabilirsin. Bu ifade de, amelinle Rabbinden cennet alacaklı olmadığını , aksine O'nun lütfu ve dilemesi sayesinde cennet nimetlerine kavuşabileceğini anlatır. İbrahim Aleyhisselam'ın dalalette olduğu halde, babası için yaptığı duayı senin de ebebeynlerin için yapman gerekir. Şu dünyada en büyük derdin kabrinden kaldırılıp diriltildiğin gün, nasıl bir halde olacağın olmalıdır. Asıl gelecek kaygını "din günü"nde nasıl bir akıbetle karşılaşacağın oluşturmalıdır. Geleceğin adına mal ve evlatlarını çoğaltmaya değil, kalbini Rabbine olduğu gibi teslim edebilmeyi dert edin. Senin en sahici servetin kalbinin selametidir; başka her şey geçici ve faydasızdır. Şimdi sen de İbrahim'in[as] duasını diline yerleştir, kalbine bitiştir. Rabbinden onun istediklerini iste.

--- o ---

Mü'minun 29

"Rabbim, beni mübarek bir menzile indir; menzilde konuklayanların en hayırlısı Sensin."Mü'minun29

Şu halde, Nuh Aleyhisselam'a gemideyken öğretilen bu duanın senin diline de değmesi gerekir.Sen de hayat gemisinde bir yolcusun; hep gelip gitmeler içindesin. Bir yerden bir yere erişmeye kudretin yetmiyor,seni yolda tutacak ışığında yok. Seni nefsinin fırtınalarından, şeytanın tuzaklarından, dünyanın dev dalgalarından kurtarıp sahil-i selamete eriştirecek yine Rabbinin dilemesidir. O'nun lutfu ve rahmeti sayesinde menzile varırsın. Kendine güvenirsen yolda kalırsın, menzile erişemezsin. Sana yolunu gösteren, sana yolda yürüyecek mecal veren, sana yolu açan ve yolun sonuna hayırlı bir menzil koyan Rabbindir. Yol O'nundur, yolcu O'nundur, yolun sonu da O'na aittir. İçten açıktır senin yelkenlerin. Yollar içindedir senin. Yollara çıkmadan yürü.

--- o ---

İbrahim 37

"Rabbimiz, soyumdan bir kısmını "kutlu ev"inin yanına, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim ki,ey Rabbimiz,namazlarında devamlı olsunlar; bundan böyle insanlardan bir takım gönülleri onlara doğru akıt ve onları meyvelerden rızılandır ta ki şükretsinler" İbrahim 37

Çocukları sırf Allah emretti diye hi ekin bitmez bir vadiye bırakan İbrahim Aleyhisselam,Rabbine teslim olma örneği sergiler.
Şu halde namazlarda yöneldiğin kıbleni,alnını koyduğun seccadeni, ekin bitmez bir kuru vadiye yapılmış "kutlu ev" olarak gör. Gönlünü her daim oraya akıt.

--- o ---

İbrahim 12

"Biz neyimize Allah'a tevekkül etmeyelim ki, O bize yollarımızı dosdoğru gösterdi. Elbette bize ettiğiniz ezalara karşı sabredeceğiz.Hep Allah'a tevekkül etmelidir mütevekkiller."İbrahim 12

Her işin O'ndan geldiğini bilirsin; O ise kötülük yapmaz; sonsuz şefkat sahibidir. Hayatta omuzuna yüklendiğin bütün ağırlıkları O'nun kudret eline bırakırsın; yükünü hafifletirsin. Şu halde sana eza verenler, cefa çektirenler kim olursa olsun, buna yine Rabbinin izin veridğini bilirsin. Ne kahrı ve kötülüğü düşmandan bil, ne de lutfu ve iyiliği dosttan bil. Sen sana düşeni yaptıktan sonra işlerinin hepsini Allah'a teslim et ve hepsini Allah'tan bil. İnanmak her şeyi Allah'a verip Allah'ı bir bilmeyi gerektirir. Allah'ı bir bilmek ise O'na her halukarda teslim olmayı gerektirir. O'na teslim olmak ise her işinde O'nu vekil tutmayı sonuç verir. O'nu her işine vekil tuttuktan sonra ise her iki dünyanın mutluluğu gerçekleşir.

--- o ---

Yusuf 33

Ey Rabbim , benim için zindan o[kadı]nların benden istediklerinden daha hayırlıdır.Onların tuzaklarını benden uzak tutmazsan, ben onlar[ın ayartmaların]a kapılır, cahillerde olurum."Yusuf 33

Yusuf Aleyhisselam sana nefsine güvenmeme dersi veriyor."Nefsim hep kötülüğü ister,Rabbim merhamet ederse başka!"diyerek her nefis sahibini uyarıyor.Sakın ola,sınanmadığın sınavları geçtiğini düşünme.Nefsinin şiddetli bir sınama karşısında ne yapacağını bilemezsin.Bu yüzden, Yusuf Aleyhisselam gibi,Rabbinden seni kimi tuzaklardan uzak tutmasını iste.Yoksa, nefsin yeni ayartmalara kapılabilir,doğru ve yanlışı birbirinden ayırt edemez bir şaşkınlığa düşebilir.İşte o zaman asıl zindana düşersin.Diğer zindanlardan nasılsa birgün çıkarsın;onlar taş ve demirle çevreler seni.Bekçileri uyuyabilir, gaflete düşebilir.Ama nefsinin zindanı öyle taştan demirden değildir.Üzerinde her an bekçilik eder.Gözünü üzerinden ayırmaz.Nefsinin seni süreklediği zindan, çıkılması zor bir zindandır.Nefsinin tutsağı olman sıkı parmaklıklar ardında kalmandan daha zorlu bir hapistir.Nefsine aldanman,bütün aldanmaların aslıdır.Öyleyse,Yusuf Aleyhisselam gibi dua edecek bir dilin olsun.Öyleyse,taşlarla çevrili zindanları nefsinin ayartmalarıyla çevrili zindanlardan daha hayırlı bil.

--- o ---

Yunus 10

"Onların oradaki duası, "Ey Allah'ım Subhansın Sen, [Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz]", birbirlerine temennileri "Selam!" ve dualarının sonu da,"Hamd Allah'a,alemlerin Rabbine" diyedir." Yunus 10

Cennet ehlinin dillerinde dolaşan sözleri anlatan bu ayet, aslında şu dünyadaki dilini koyacağın cenneti ifade eder.Her duanın başı,Rabbini, aklına gelen şüphelerden,inanmayanların iftira ve zanlarından tenzih etmek olmalıdır.Her işi hikmetle yapan,abes ve boş iş yapmayan,her dilediği güzel ve hayırlı olan bir Rabbin terbiyesi altında olduğunu bilmek seni sonsuz huzur sahibi yapar;kalbini endişe ve kaygılardan, hüzün ve elemlerden kurtarır.Böylece,her şeyle kardeş olduğunu da anlarsın.Çünkü diğer yaratılışlar da senin gibi hikmetli ve merhametli bir Rabbin terbiyesi altındadır.Böylece,sadece insanlar arasında değil,cansızlara arasında bile bir selamlaşma olduğunu fark edebilirsin. Duaların, seni ve diğer kardeşlerini böylesine hikmetle ve şefkatle terbiye eden, seni yaratılmışlara tanıdık ve dost eyleyen Allah'a, "alemlerin Rabbi" olarak şükranını ve minnettarlığını ifade etmekle tamamlanır:Velhamdulillahirabbi'lalemin.

--- o ---

Tevbe 31

"İlah yok ancak Allah [var]; Onların ortak koştuklarından münezzehtir O." Tevbe 31

Allah'tan başkası kulluk edilmeye layık değildir."İlah" bildiklerin sonsuz acizdir,sonsuz yoksuldur.Bu yüzden,Allah'ı birlerken,önce "ilah yok!"demen istenir,çünkü evvela onlar görünür gözüne; onların aczine medet edeceğini sanırsın,onların fakrına çare olacağını sanırsın.Oysa kendi kendilerine bile faydaları olmadığı gibi, senin ihtiyaçlarını bilmekten sonsuz uzaktırlar;bilseler bile sana acıyacak şefkat ve merhametten yoksundurlar.Şefkat ve merhametleri olsa bile sana çare olacak kudretten ve kuvvetten yoksundurlar.Öyleyse "la ilahe" de ki onların ilahlıklarını aş,ondan sonra "illallah" de.İlahların hepsini inkar ettiğinde ancak Allah'a hakkıyla inanmış olursun.Bu inanma süreci bütün bir ömrünü alır,ömrün "ilahları" reddetmekle geçer.Öylece Allah'a ortak sandıklarından O'nu tenzih edersin.Allah'ı birlemek ve sözde ortaklardan tenzih etmek bir ömürlük bir çabadır.Her gün bu çabanın bir yerindesin.Bir ömrü bu yolda harcamaya değmez mi?

--- o ---

Araf 143

"Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuşunca, Musa: "Rabbim! Bana Kendini göster, Sana bakayım" dedi. Allah: "Sen Beni göremezsin ama dağa bak, eğer o yerinde kalırsa sen de Beni göreceksin" buyurdu. Rabbi dağa tecelli edince onu yerlebir etti ve Musa da baygın düştü; ayılınca: "Yarabbi, münezzehsin, Sana tevbe ettim, ben inananların ilkiyim" dedi." Araf143

Musa'nın[as] "Ey Rabbim göster bana [Kendini] ki Seni göreyim"diye yakarışına cevap olarak,Rabbin Tur dağına tecellisini görünür kıldı.Bu tecelli karşısında,Musa[as] kendinden geçti.Aslında senin kalbin de bir Tur'dur;Rabbin kendi tecellilerini kalbin üzerinde her an görünür kılmaktadır.Yeter ki sen Musa[as] gibi, O'ndan kendini görünür kılan tecelliler dile.Allah'ın seni gördüğünü bilmek,senin O'nu görür gibi yaşaman için yeter.

--- o ---

Bakara 238

"Namazları ve özellikle [hayatınızı] orta[layan] namazı [üzerlerine düşerek;vaktinde ve eksiksiz olarak] muhafaza ediniz; Allah için kalk[ıp divan dur]unuz."Bakara 238.

Sen de hayatının akışını bu vakitlerde durdur;dünyanın gürültüsü sustur.Ne zamandır ruhunu yanına çağır.Hayatının çok önemli kırılmalarını simgeleyen bu özel vakitlerde, Rabbin seni huzuruna çağırır;herkese ve her şeye meydan okuyup,kendisine kulluk etmeni,kendisinden yardım dilemeni ister.Bu anlamıyla namaz hayatının ortasına dikilmiş altın sütunlara benzer;yaşama akışını böler,yeniden yönlendirir.Namaz kılan her mümin bilir ki hayatının her anı iki namaz arasındadır.Hep bir namazı kılmış olarak,bir namazı da bekliyor olarak yaşar.Namaz hayatını ortalar.O kadar ki ölümünde de iki namaz arasında olur.Unutma ki, öldüğünde bir namazı kılmış,bir sonraki namazı da bekler halde öleceksin.Namazı hayatınn ortasına al ki,hayatın da ölümünde namazların ortasında kalsın.

--- o ---

Bakara 156

"Biz Allah içiniz ve O'na dönücüyüz" Bakara 156

Başına bir musibet geldiğinde,böylece söylemeni ister Rabbin:"Biz Allah içiniz ve O'na dönücüyüz".Başına istemediğin,hoşlanmadığın bir hal geldiğinde,"Biz Allah'a aitiz." diyerek, varlığından eksilme olabileceğine,mülkünden kayıplar olabileceğine razı olduğunu hatırlarsın.Madem ki "Biz Allah'a aitiz",öyleyse,kaybettiğine,yitirdiğine,elinden eksilene üzülmemelisin.O sana hiç yoktan var ettiği gibi, dilerse yeniden de verebilir.Üstelik bu konuda defalarca söz vermiştir.

--- o ---

Bakara 131

"Teslim oldum Rabbine alemlerin" Bakara 131

İbrahim[as],"Teslim oldum!" derken, benlik duygusuyla sahiplendiklerini terk ettiğini, mülkü asıl sahibine teslim ettiğini söyler.Teslim olduğu ise "Alemlerin Rabbi"dir.İnsan dış dünyasındaki her şeyin, her alemin terbiye altında olduğunu görünce,çok geçmeden kendisininde terbiye edilenlerden olduğunu fark eder.Terbiye edilene ise,sahiplenmek değil,teslim olmak yakışır.

--- o ---

Bakara 67

"Sığınırım Allah'a öyle cahillerden olmaktan" Bakara 67

Büyük Sahra'nın bir parçası olan Mısır toprakları, Nil nehrinin feyziyle bereketli tarlalara dönüşmüştü. Etrafı oldukça verimsiz ve cehennem gibi sıcak olan bu toprakların böylesine verimli ve cennet gibi yeşil olması, orada yaşayanlar için ziraatçılığı vazgeçilmez bir geçim kaynağı haline getirmişti. Bu da tarlaların sürülmesinde çalıştırdıkları inek ve öküzü neredeyse kutsal hale getirmişti.

Rabbin, Musa'nın[as] kavmine inek boğazlamayı emrederek, rızkı Allah'tan bilmelerine en büyük perde olan ineğin kutsallığına ve dokunulmazlığına Musa[as] eliyle bıçak çekti. Ancak onlar Musa'ya[as] "Sen bizimle alay mı ediyorsun dediler.". Musa[as] ise "Allah'a sığınırım öyle cahillerden olmaktan." diye karşılık verdi. Yani, sebepleri vazgeçilmez kabul etme gafletinden, Allah'ı sebeplere muhtaç zannetmek cahilliğinden Allah'a sığındı.

Öyleyse şimdi kendine sor: benim "ineklerim" neler? Neleri vazgeçilmez görüyorum geçinmek için? Neler için "olmazsa olmaz" diyorum? Bu soruların cevabını veriesen, seninde boğazlanacak ineklerin olduğunu fark edersin. Musa[as] gibi sen de "ineklerine" dokundurtmayanların cahilliğine düşmekten, kutsallaştırıp dokunulmaz eylediklerinin tuzağına düşmekten Allah'a sığınmalısın.


Dua Ayetleri / Semine&Senai Demirci

Elhamdulillah

Dilin ne kadar şükretse azdır, çünkü dilinin şükretmeye dönüyor olması da bir başka şükrü gerektirir.Kalbin ne kadar minnettar kalsa azdır; çünkü kalbinin minnettarlığı hissetmesi de ayrı bir minnettarlık sebebidir.Şu halde, hakkıyla hamd etmen mümkün değildir;çünkü sonsuz borçlu olduğun Rabbine,yine 0'ndan borç alarak ödemeye çalışıyorsun borcunu.Ne kadar çok şükredersen, o kadar az şükretmiş olursun.Ne varki Rabbin yine lutfuyla kolaylar borcunu ödemeyi:

Musa bir gün Rabbine sordu:"Adem'i kudretinle yarattın,ona sayısız nimetler verdin.O bunların şükrünü nasıl eda etti?"Rabbimiz şöyle cevap verdi:"Adem'in verdiğim nimetlerin bende olduğunu bilmesi onun şükrüdür."Sen de bir Musa ol,şimdi sana hamd için verilen dilinin de sana verildiğini bil.Hiç olmazsa,dilini sırf dilin için şükretmek için dillendir.

Dua Ayetleri / Semine&Senai Demirci

İstemenin adı

Suyun ağzına gelmesi onu içmene yeter mi?Dudağına değdiği an,suya kavuşmuş olur musun gerçekten?Bir şeyi avucunda tutman,ona sahip olduğun anlamına mı gelir? Yanında duran şey sana ait sayılır mı?Gerçekte eşya sana nihayetsiz uzaktır; arzularının çok ötesinde saklıdır.Sen sebeplerin ardı sıra yürürken, sonuca giden yolu gerektiği gibi adımlarken, o uzaklığı aşmaya çalışırsın.Yani, sen sadece istersin.Kocaman bir duadır yaptıklarının hepsi.Yaptığın işle,sadece istiyorsun.Elinde istemekten ötesi yok.İstemekten sonrası sana ait değil.Sonrası her şeye gücü yeten bir Kadir-i Mutlak'a, her alemde sözü geçen bir Rabbe kalıyor.Yaptığın her işte, Rabbinin sana hak gördüğü bir sonuca erişirsin.Öyleyse, seni senden iyi bilen, sen kendi ihtiyaçlarını bilmezken bile senin ne isteyeceğini bilen ve veren Rahman ve Rahimden istiyorsun.Sana sade başlamak düşer,istemek kalır:"Rahman ve Rahim olanın adıyla..."Bütün başlangıçları Rahman ve Rahim tamam eyler senin için.

Dua Ayetleri / Semine&Senai Demirci

Subhanallah Elhamdulillah Allahuekber

Tesbih/"Subhanallah":Cenab-ı Hakkı kusur ve noksanlıklardan tenzih etmek,buna karşılık,kul olarak kendi kusur ve noksanlıklarımızı hem sözümüzle hem fiilimizle itiraf edip kabullenmektir."Subhanallah" diyerek,İlahi huzurda kendi kusurlarımızı görüp istiğfar eder,Rabbimizi bütün noksanlardan pak ve müberra olduğunu,Rabbimizin dalalet ehlinin batıl fikirlerinden, yanlış zanlarında münezzeh ve ali olduğunu,kainatta gördüğümüz bütün kusur ve eksiklerden mukaddes ve uzak olduğunu kendi kendimize telkin eder, bütün alemlerin halifesi ünvanıyla İlahımıza takdim ederiz.

Tahmid/"Elhamdulillah":Allah'a bize layık gördüğü her türlü ihsan, lütuf ve nimetler için şükrümüzü bildirmek, buna karşılık, kul olarak da, kendi fakrımızı, yoksulluğumuzu, muhtaçlığımızı hatırlayıp Allah'a karşı sonsuz minnettarlımızı dile getirmektir."Elhamdulillah" diyerek, Cenab-ı Hakkın cemaline karşı dilimizle,kalbimizle ve bedenimizle şükranımızı arz eder, hem kendi ihtiyacımızın hem de bütün yaratılmışların ihtiyacının her an sonsuz bir rahmet ve kudretle karşılaştığını görüp ifade ederek, Rabbimizin ihsanlarına, nimetlendirmesine karşı şükreder, bütün yaratılmışlar adına O'nu hamd ve sena ile överiz.

Tekbir/"Allahuekber":Celali tecellileri ile biz Rabbimize nihayetsiz uzak olduğumuz halde, cemali tecellileri olan rahmetiyle, ihsanıyla, lutfuyla bize sonsuz yakınlığı gösteren,yani cemal ve cemal tecellilerini mükemmel bir dengeyle bize sunan Cenab-ı Hakka kemal sıfatıyla tazimlerimizi ifade etmektir.Bu anlamda,kemal,cemal ve celal dengesinin ifadesidir,yani Allahî tekbir etmemiz,Allah'ı tesbih etmemizin ve Allah'a hamd etmemizin sonucudur."Allahuekber" diyerek, Rabbimizin eksiksiz kudretine karşılık kendi zayıflığımızı ve aczimizi görüp itiraf ederiz.O'nun hiçbirleye muhtaç olmayan ve her şeyin her an muhtaç olduğu kudretine karşı sonsuz beğenimizi,hayranlığımızı ifade ederiz.Bütün yaratılmışların acizliği adına İlahımızın huzurunda huşu ile eğilip manen ve bedenen rukua gideriz, O'na iltica ettiğimizi, bir O'na güvendiğimizi,bir O'nu vekil bildiğimizi yine O'na ilan ederiz.

Dua Ayetleri / Semine&Senai Demirci

Namaz Sureleri ve Duaları

Sübhaneke Duası

Sübhânekellâhümme ve bi hamdik ve tebârakesmük ve teâlâ ceddük ve lâ ilâhe ğayrük.

Allahım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka tanrı yoktur.

(Subhâneke: seni her çeşit noksan sıfatlardan takdîs ederim Allahumme :Allah’ım ve bi hamdike: ve hamdim sanadır tebâreke'smuke : ve Senin ismin mübârek teâlâ ceddüke : Azametin yücedir. lâ ilâhe gayruke : senden başka ilah da yoktur.)

--- o ---

Euzubillahimineşşeytanirracim

Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım
(Euzu: Sığınırım billâhi: Allah’a mineşşaytânirracîm: Şeytanın şerrinden)

Bismillahirrahmanirrahim

Rahman ve Rahim Allah’ın adiyla

--- o ---

Fatiha Suresi

Elhamdü lillâhi rabbil'alemin.
Errahmânir'rahim.
Mâliki yevmiddin.
İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în,
İhdinessırâtel müstakîm.
Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn

Alemlerin Rabbi(sahibi,yetiştiricisi) Allah’a hamd olsun.
(O),Rahmandır,Rahim’dir.
Din(ödül ve ceza) gününün sahibidir.
(Ya Rabbi),ancak sana kulluk ederiz,ancak senden yardım isteriz!
Bizi doğru yola ilet:
Nimet verdiğin kimselerin yoluna;
Kendilerine gazabedilmiş olanların ve sapıkların yoluna değil!

(Elhamdulillâhi: Hamd Allah’a aittir. Rabbilâlemin: Alemlerin Rabbi Errahmânirrahîm: Rahman Rahim Mâliki yev midîn : Din gününün sahibi İyyake : Ancak sana na’budu: kulluk ederiz Ve iyyake: ve ancak senden nestaînu: isteriz İhdina : Bizi ulaştır essirâta: yola elmustekime: Dosdoğru sirâta: yoluna ellezîne: kimselerin En amte: Nimet verdiğin Aleyhim: kendilerine ğayrilma’dubi: gazap olunanların değil aleyhim: kendilerine ve La: ve değil eddâllîne: sapıtmış olanların.)

--- o ---

Kevser Suresi

İnnâ a'taynâkelkevser.
Fesalli lirabbike venhar.
İnne şânieke hüvel'ebter.

Biz sana Kevser'i verdik.
Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve nahret (kurban kes veya ellerini kaldırıp tekbir al).
Asıl soyu kesik olan, sana buğzedendir.

--- o ---

İhlas Suresi

Kul hüvellâhü ehad.
Allâhüssamed.
Lem yelid ve lem yûled.
Ve lem yekün lehû küfüven ehad.

De ki: O Allah birdir.
Allah sameddir.
Doğurmamıştır doğurulmamıştır.
Hiçbir şey onun dengi olmamıştır.

(Samed: Her şeyin kendine muhtaç olup, kendisi hiç kimseye ve hiç bir şeye muhtaç olmayan(Allah).)

--- o ---

Felak Suresi

Kul e'ûzü birabbilfelak.
Min şerri mâ halak.
Ve min şerri ğasikın izâ vekab.
Ve min şerrinneffâsâti fil'ukad.
Ve min şerri hâsidin izâ hased.

De ki:"Sığınırım ben, karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran Rabbe;
Yarattığı şeylerin şerrinden,
Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,
Düğümlere üfleyip tüküren büyücü kadınların şerrinden,
Ve hased ettiği zaman hasedcinin şerrinden.

--- o ---

Nas Suresi

Kul e'ûzü birabbinnâsi.
Melikinnâsi.
İlâhinnâs.
Min şerrilvesvâsilhannâs.
Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi.
Minelcinneti vennâs.

De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,
İnsanların padişahına,
İnsanların Tanrısına,
İnsanlara kötü şeyler fısıldayan o sinsi vesvesecinin şerrinden,
O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler) fısıldar.
Cinlerden ve insanlardan olan (bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım).

(Vesvese: gizli bir sesle fısıltı ile düşünce aşılamak,bir işe eyleme yöneltmektir.)

--- o ---

Maun Suresi

Era'eytellezî yükezzibü biddîn.
Fezâlikellezî, yedu'ulyetîm.
Ve lâ yehüddü alâ ta'âmilmiskîn.
Feveylün lilmüsallîn.
Ellezîne hüm an salâtihim sâhûn.
Ellezîne hüm yürâûne.
Ve yemne'ûnelmâ'ûn.

Ceza(günün)ü yalanlayanı gördün mü?
İşte o, öksüzü iter kakar;
Yoksulu doyurmaya önayak olmaz;
Şu namaz kılanların vay haline,
Ki onlar namazlarından gaflet ederler (namazlarına önem vermezler).
Onlar gösteriş (için ibadet) yaparlar,
Zekat (veya koğa,çanak çömlek gibi ev eşyasını ödünç) vermezler.

--- o ---

Fil Suresi

Elem tera keyfe fe'ale rabbüke biashâbilfîl.
Elem yec'al keydehüm fî tadlîl.
Ve ersele aleyhim tayran ebâbîl.
Termîhim bihicâratin min siccîl.
Fece'alehüm ke'asfin me'kûl.

Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?
Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?
Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi:
Onlara çamurdan sertleşmiş taş atan(kuşlar).
Nihayet onları (kurt tarafından) yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı.

--- o ---

Kureys Suresi

Li'î lâfi Kurayş'in.
Îlâfihim rihleteşşitâi vessayf.
Felya'büdû rabbe hâzelbeyt.
Ellezî et'amehüm min cû'in ve âmenehüm min havf.

(Güven sağlayıp) Kureyş'i alıştırdığı için;
Onları kış ve yaz yolculuğuna alıştırdığı için ,
Bu Ev’in Rabbine kulluk etsinler.
O ki onları yedirip açlıktan kurtardı ve onları korkudan güvene kavuşturdu.

--- o ---

Kafirun Suresi

Kul yâ eyyühel kâfirûn.
Lâ a'büdü mâ ta'büdûn.
Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd.
Ve lâ ene âbidün mâ abedtüm.
Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd.
Leküm dînüküm veliye dîn.

De ki: Ey nankörler!
Ben sizin yaptığınız ibadeti yapmam.
Siz de benim yaptığım ibadeti yapmazsınız.
Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibadeti yapıcı değilim.
Siz de benim yapmakta olduğum ibadeti yapıcı değilsiniz.
Sizin dininiz size, benim dinim banadır.
(yahut: sizin cezanız size,benim cezam banadır.Herkes yaptığının cezasını görür.)

--- o ---

Nasr Suresi

İzâ câe nasrullahi velfeth.
Ve raeytennâse yedhulûne fî dinillâhi efvâcâ.
Fesebbih bihamdi rabbike vestağfirh. İnnehû kâne tevvâbâ.

Allah'ın yardımı ve fetih geldiği,
Ve insanların dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğün zaman,
Rabbini överek tesbih et, O'ndan mağfiret dile.
Çünkü O, tevbeyi kabul edendir.

--- o ---

Tebbet Suresi

Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb.
Mâ eğnâ anhü mâlühû ve mâ keseb.
Seyeslâ nâren zâte leheb.
Vemraetühû hammâletelhatab.
Fî cî dihâ hablün min mesed

--- o ---

Kunut Duaları - 1

Allâhümme innâ nesteînüke ve nestağfirüke ve nestehdik. Ve nü'minü bike ve netûbü ileyk. Ve netevekkelü aleyke ve nüsni aleykel-hayra küllehü neşkürüke ve lâ nekfürüke ve nahleu ve netrükü men yefcürük.

Allahım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz, razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz. Sana inanırız, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek seni hayır ile öğeriz. Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkâr etmez ve onları başkasından bilmeyiz. Nimetlerini inkâr eden ve sana karşı geleni bırakırız.

(Allâhumme: Allah’ım innâ: biz nesteînuke: ancak senden isteriz ve nestağfiruke: ve sana istiğfar ederiz ve nestehdik: ve senden hidayet isteriz Ve nü'minü bike: sana iman ederiz ve netûbu: tevbe ederiz ileyk: sana Ve netevekkelu: ve tevekkül ederiz aleyke: ancak sana ve nusni: seni överiz aleykel-hayra: hayırlarla kullehu: bütün neşkuruke: sana şükrederiz ve lâ nekfuruke: ve sana küfretmeyiz ve nahleu:uzaklaşırız ve netruku: ve terk ederiz men yefcuruk: fısk ve fücür eden kimseyi.)

--- o ---

Kunut Duaları - 2

Allâhümme iyyâke na'büdü ve leke nüsalli ve nescüdü ve ileyke nes'a ve nahfidü nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilküffâri mülhık

Allahım! Biz yalnız sana kulluk ederiz. Namazı yalnız senin için kılarız, ancak sana secde ederiz. Yalnız sana koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. İbadetlerini sevinçle yaparız. Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz senin azabın kâfirlere ve inançsızlara ulaşır.

(Allâhumme: Allah’ım iyyâke: ancak sana na'budu : kulluk ederiz ve leke:ve sana nusalli:namaz kılar ve nescudu: secde ederiz ve ileyke: ve ancak sana nes'a: iltica eder ve nahfidu: sana yönelir nercû: ümit ederiz rahmeteke: senin rahmetini ve nahşâ: korkarız azâbeke: azabından inne: muhakkak ki azâbeke: senin azabın bilkuffâri: kafirleri mulhik: çevrelecektir. )

--- o ---

Sübhane Rabbiyel Azim
Subhâne : seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim Rabbiyel Azîm : Yüce Rabbim.

Semi Allahü limen hamideh
Semiallâhu: Allah duyar. limen Hamideh : kendine hamd edenleri

Rabbena ve lekel hamd
Rabbena: Rabbimiz lekel hamd : hamd yalnız sana özgüdür.

Sübhane Rabbiyel Ala
Subhâne: sen bütün noksanlılardan uzaksın Rabbiyel âlâ : Yüce Rabbim

--- o ---

Ettehiyyattü Duası

Ettehiyyâtü lillâhi vessalevâtü vettayibât. Esselâmü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetüllahi ve berakâtühüh. Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis-Sâlihîn. Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasülüh.

Dil ile, beden ve mal ile yapılan bütün ibadetler Allah'a dır. Ey Peygamber! Allah'ın selâmı, rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun.Selâm bizim üzerimize ve Allah'ın bütün iyi kulları üzerine olsun.Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka tanrı yoktur. Yine şahitlik ederim ki, Muhammed, O'nun kulu ve Peygamberidir.

Ettehiyyâtu: dualar lillâhi: Allah’a aittir vessalevâtu: saygılar vettayibât: ve temiz şeyler Esselâmu: selam aleyke: sana eyyühen-Nebiyyu: ey peygamber ve rahmetullahi: ve Allah’ın rahmeti ve berakâtuhuh: ve bereketi de Esselâmu: selam aleynâ: bize ve alâ: ve üzerlerine ibâdillâhis-Sâlihîn: Allah’ın Salih kullarına Eşhedu: Tanıklık ederim en lâ ilâhe: İlah yoktur illallâh: Ancak Allah vardır ve eşhedu: ve tanıklık ederim enne: şüphesiz Muhammeden abduhû: Muhammed onun kulu ve Rasuluh: ve resulüdür.

--- o ---

Allahümme Salli Duası

Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.

Allahım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye lâyık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.

(Allâhumme: Allah’ım salli: merhamet et alâ Muhammedin: Muhammed’e ve alâ âli Muhammed: onun evlat ve yakınlarına da Kemâ salleyte: merhamet ettiğin gibi alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim: ve ibrahim’in yakınlarına İnneke: şüphesiz ki sen hamidun: övülmeye layık mecîd: şanı yüce olansın.)

--- o ---

Allahümme Barik Duası

Allâhümme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.

Allahım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine hayır ve bereket ver. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye lâyık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.

(Allâhumme: Allah’ım barik: Mübârek kıl alâ Muhammedin: Muhammed’i ve alâ âli Muhammed: ve yakınlarını Kemâ barekte: mübârek kıldığın gibi alâ İbrahîme: İbrahimi ve alâ âli İbrahim: ve yakınlarını İnneke: şüphesiz ki sen hamidun: övülmeye layık mecîd: şanı yüce olansın.)

--- o ---

Rabbena atina Duası

Rabbenâ âtina fid'dünyâ haseneten ve fil'âhirati haseneten ve kınâ azâbennâr. Birahmetike yâ Erhamerrahimîn

Allahım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru.

(Rabbenâ: Allah’ım Âtina: bize ver fid'dunyâ: dünyada haseneten: iyilik ve fil'âhirati: ve ahirette haseneten: iyilik ve kinâ : ve bizi koru azâbennâr: cehennem azabından Birahmetike : bize merhamet et yâ Erhamerrahimîn : ey merhametlilerin en merhametlisi. )

--- o ---

Rabbenağfirli Duası

Rabbenâğfirlî ve li-vâlideyye ve lil-Mü'minine yevme yekûmü'l hisâb

Ey bizim Rabbimiz! Beni, anamı ve babamı ve bütün mü'minleri hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde) bağışla.

(Rabbenâğfirlî : Allah’ım beni bağışla ve li-vâlideyye: anne ve babamı ve lil-Mü'minine : ve bütün mü’minleri yevme yekûmu'l hisâb: hesap gününde bağışla.)

--- o ---

Esselâmu Aleykum ve Rahmetullah

Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun

Allahümme ente’s-selâmü ve minke’s selam,tebarekte ya Ze’l-Celâli ve’l-ikram

Sübhanallahi vel hamdü lillahi ve lailahe illallahü vellahü ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim

--- o ---

Ayet-el Kursi Duası

Allah, ki O’ndan başka tanrı yoktur,daima diri ve yaratıklarını koruyup yöneticidir.
Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutmaz.
Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur.
O’nun izni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir?
Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir.
Onun ilminden,ancak kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar.
O’nun kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır.
Onları koru(yup gözet)mek,kendisine ağır gelmez.O,yücedir,uludur.

--- o ---

Zülcelali Sübhanallah
Sübhanallah
Zülkemalil hamdülillah
Elhamdülillah
Zül kudretillahü ekber
Allahü ekber

--- o ---

La ilahe illallahü vahdehü la-şerike leh lehül-mülkü ve lehül-hamdü yuhyi ve yümit ve hüve hayyün la yemutü biyedihil hayrü ve hüve ala külli şeyin kadir.

Allah'tan başka ilah yoktur, O tektir, O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'na aittir.Diriltir ve öldürür.O diridir ölmez.Hayır onun elindedir. O, herşeye kadirdir.

(La ilahe illallah: Allah'tan başka ilah yoktur Vahdehu : O birdir La şerike leh: O'nun ortağı yoktur Lehülmülk - Mülk O'nundur Lehülhamd - Hamd O'nundur Yuhyi - hayatı veren O'dur Yumitu - ölümü veren O'dur Vehüvehayyunlayemut - O ebedi diri ve ölümsüzdür Biyedihil hayr - Hayır O'nun elindedirVe hüve ala külli şeyin Kadir - O herşeye kadirdir.)

--- o ---

Allahım günahlarımı ört ve bizi koru!Bizden razı ol!
Ibâdet ve kulluklarımızı kabul et!
Cennet ve Cemâlinle şereflendir.
Cehennemden kurtar!
Dünya ve âhirete ait bütün işlerimizi düzelt!
Seni hatırlamak, Sana şükretmek ve iyi ibâdet yapmak için bize yardım et Allahım!''

Allahım! Fayda vermeyen ilimden, ürpermeyen kalpten, doyma bilmeyen nefisten, yaşarmayan gözden ve icabet edilmeyen duadan sana sığınırız.Bildiğimiz ve bilmediğimiz şeylerin şerrinden Sen bizleri koru Allahım!

Ey kalpleri evirip çeviren Allahim!! Kalbimi Din-i Mübin Islam üzere sabit kil.

Allahim suphesiz ben bilerek herhangi bir seyi sirk kosmaktan sana siginirim. Bilmeyerek isledigim sirk ve hatalarinda senden bagislanmasini dilerim. Suphesiz ki butun gayplari (gizli seyleri) ancak sen bilirsin

--- o ---

Ezan

Allâhu Ekber Allâhu Ekber.
Allâhu Ekber Allâhu Ekber.
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah
Eşhedü enne Muhammeder-Resûlüllah
Eşhedü enne Muhammeder-Resûlüllah
Hayye ale's-Salâh
Hayye ale's-Salâh
Hayye ale'l-Felâh
Hayye ale'l-Felâh
Allâhu Ekber Allâhu Ekber
Lâ ilâhe illâllah

Allah en büyük ve en yücedir
Allah en büyük ve en yücedir
Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına şehâdet ederim
Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına şehâdet ederim
Muhammed'in (asm) O'nun Resûlü olduğuna da şehâdet ederim
Muhammed'in (asm) O'nun Resûlü olduğuna da şehâdet ederim
Haydi namaza!
Haydi namaza!
Haydi kurtuluş ve felâha!
Haydi kurtuluş ve felâha!
Allâh en büyük ve en yücedir
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur

Hadis-i Şerifler

"Müminin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; Onun her işi hayırlıdır.Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur.Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için hayırlı olur."

"Hic biriniz kendisi için istediğini, (mümin) kardeşi için de istemedikçe (gerçek) iman etmiş olmaz."

"Müslüman elinden ve dilinden diğer Müslümanların emin olduğu kişidir.Mümin ise insanların canları ve malları konusunda kendisinden emin olduğu kişidir."

"Yanı başında komşusunun aç olduğunu bildiği halde tok olarak yatan bana itaat etmemiştir."

"Güzel bir söz sadakadır.(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır.İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır.Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır.Yoldan taş,diken,kemik gibi şeyleri kaldırıp atmanda senin için sadakadır."

"Sizden bir kimse, bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; eğer buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbi ile buğzetsin. Bu ise imânın en zayıf derecesidir."

"Faydalı olan ilim, insanın yitik malıdır onu nerede bulursa alsın."

"Sizin hayırlınız ne dünyasını ahreti için ne de ahiretini dünyası için terkedendir.Her ikisi için de çalışandır."

"Sizin en hayırlınız Kur'an-ı Kerim'i öğrenen ve öğretendir."

"İçinizde en hayırlınız, insanlara hayrı dokunanızdır."

"Allah katında derecesi en yüksek olanınız, en takvalı olanınızdır."

"İslam güzel ahlaktır."

"Din işlerinde aşırı gitmekten sakının.Sizden öncekiler dinde aşırılıkları yüzünden helak oldular."

"Allah'ın azabı ana babanın kızmasında,Allah'ın rızası ana babanın rızasındadır."

"Kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah'ta onun bir ihtiyacını giderir.Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa bu sebeple Allah onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır.Kim bir müslümanın kusurunu örterse,Allah'ta kıyamet günü onun bir kusurunu örter."

"Karanlık geceler gibi işler karıştığı zaman Kur`an-ı Kerim`e sarılınız. Çünkü O (Kur'an), şefaat eden ve şefaati kabul edilendir.Kendisine uymayanların yenilmeyen düşmanıdır. Kim Kur' an-ı rehber edinirse, Kur`an onu Cennet`e götürür. Kim de Kur´an-ı arkasına atarsa, Kur´an da onu cehenneme sevkeder. O en hayırlı yolu gösterir. Emirleri açık ve kesindir; boş sözler değildir."

"Allah tevazu edeni yükselir,kibirleneni de alçaltır"

"Çok oruç tutanlar var ki, onlara tuttukları oruçlardan sadece açlık ve susuzluk kalır. Çok gece ibadet edenler vardır ki onlara da bundan kalan sadece uykusuzluktur."

"Cenabı Hak dört şeyi vermedikçe,dört şeyi vermez.
1-Fazlasını hazırlamadıkça ,kuluna şükür nimetini vermez.
2-Kabulunu hazırlamadıkça,kuluna dua etme nimetini vermez.
3-Mağfiretini hazırlamadıkça,kuluna istiğfar nimetini vermez.
4-Kabule hazırlamadıkça,kuluna tövbe nimetini vermez."

"Ümmetimden müflis(hiç parası ve malı olmayan) kimse ; kıyamet gününde namaz,oruç ve zekat gibi ibadetlerle gelen" ama aynı zamanda birine kötü söylemiş,baskasına iftira etmis,digerinin malını yemis,bir baskasının kanını dokmus, baska birini dovmus olarak Allah'ın huzuruna gelip,yaptığı ibadetlerin sevabı kötülük ettiği bu insanlara dağıtılan, hak sahibi insanların alacakları bitmeden de sevabı biten, onların günahlarını alınıp, üzerine yüklenilen ve böylece başkalarının günahları sebebiyle de cehenneme atılan kimsedir."

Kur'an-ı Gereği Gibi Okumak ve Yaşamak

Kur’an Nasıl Bir Kitap’tır ve Niçin Gelmiştir?

Kur’an, Yaratan’la yaratılan (Allah ile insan) arasında bir köprüdür, bir tanışma ve anlaşma aracıdır. Kur’an’ın deyimiyle tutunduklarında insanları zulumattan (karanlıklardan) aydınlığa çıkaracak (5/16 14/1 22/8 57/9)
ve tutunanların vahdetini (birliğini) sağlayacak ve doğruya götürecek olan bir iptir (3/103).
O ip öyle bir iptir ki hiç kopmaz (2/256).
Kur’an, düşünemeyen hayvanlara değil, düşünebilecek ve doğru yolu bulabilecek özelliklerde yaratılmış olan insanlara gönderilmiş bir mektuptur. Bu mektubun göndereni Rabbimiz Allah, gönderildiği adres de insanlardır. İnsanlara gönderilmiş olan bu mektup, insanlar için öğütler ve mesajlar içermektedir.
Kur’an bir öğüttür[2] ve ‘O, büyük bir haberdir’ (38/67).
Bu Kitap’ta öğüt almak için her örnekten anlatılmış (16/90 39/27),
öğüt alınabilsin diye üstelik kolaylaştırılmış (54/17,22,32,40),
yine öğüt alınabilmesi için ayetleri geniş geniş açıklanmıştır (6/126).
Doğrusu aklı başında olan aklı selim sahipleri öğüt alırlar. (2/269 3/7 13/19 14/52 39/9).

Allah’u Teala, öğüt alabilmemizi sağlayabilmek için, bizi düşünmeye sevkedecek olan kıssalardan da anlatmakta ve
‘bu kıssayı anlat, belki düşünür, öğüt alırlar’ (7/176),
‘yine de öğüt almıyor musunuz’ (7/3) demektedir.
Bütün bunlara rağmen insanların çoğu ‘Arslandan ürkmüş yaban eşekleri gibi öğütten yüz çevirmektedirler’ (74/50-51).
Çünkü ‘öğüt verenleri sevmemektedirler’ (7/79).
Güzellikten anlamayan insanoğluna öğüt vermenin bir de başka yolu vardır ki bu, ahirete bırakmadan dünyada cezalandırma yoludur. Örneğin, Firavun ailesi/halkı ‘öğüt alsınlar diye’ yıllarca kıtlıkla ve ürünleri azaltılmakla sıkılmışlardır(7/130).
Aslında dünyadaki böyle cezalar insanların hayrınadır. Allah’u Teala Kur’an’da:
‘Biz, imtihan olarak sizi şerle ve hayırla deneriz’ (21/35) demektedir.
Şer görünen bir şeyde hayır, hayır görünen bir şeyde de şer olabilir (2/216 31/34).
(Ehl-i Sünnet’te imanın şartlarından olarak zikredilen hayır ve şerrin (iyilik ve kötülüğün) Allah’tan geldiğine inanmak sadece bu anlamda doğrudur. Allah,kullarına zulmetmez[3]).

Öldükten sonra dünyaya tekrar dönüş olmadığından iş işten geçmiş olacak ve zalimler ahirette azabı görünce
‘geri dönecek bir yol var mı?’ (42/44),
‘ah ne olurdu (dünyaya) geri dön­dürülsek de Rabbimizin ayetlerini (tekrar) yalanlamasak, iyi işler yapsak’ (6/27 32/12 39/58),
‘Rabbim, beni (dünyaya) geri çevirin, umulur ki salih (iyi) amellerde bulunur, yararlı işler yaparım’ (23/99-100) diyecekler, gelen kitaplara ve peygamberlere uymadıklarına çok yanacaklar ve
‘o gün zulmedenler ellerini ısırıp: Nolaydı, keşke ben peygamberle beraber bir yol edineydim! ..Vah bana, ne olurdu, ben falanı dost tutmasaydım!’ diyecekler (25/27-28) fakat iş işten geçmiş olacaktır. Çünkü ‘onlar bir daha geri dönemezler’ (21/95),
‘önlerinde ta dirilecekleri (kıyamet) gün(ün)e kadar, (geriye dönmelerine engel olan) bir perde (berzah) vardır’ (23/100).
Bunun için bize daha dünyada iken ‘geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmezden önce, yüzünü dosdoğru dine çevir’ (30/43)
hatırlatması yapılmaktadır, fakat ‘Allah'tan korkan hatırlar (öğüt alır)’ (87/9-10).
Yine şu bir gerçektir ki
‘(mü’minler) kendilerine Rabblerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman onlara karşı sağır ve kör davranmazlar’ (25/72-73).
Kafirlerin kulakları, gözleri ve kalpleri mühürlendiğinden[4]
‘Onları doğru yola çağırsan da, sussan da birdir’ (7/193),
‘Onları (azabla) uyarsan da uyarmasan da birdir, onlar inan­mazlar’ (2/6).
‘Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca daha da sapıktırlar’ (7/179 25/44).

‘Bu bir öğüttür, ‘insana iki yol gösterilmiştir’ (90/10), artık dileyen Rabbine giden yolu tutar’ (76/29 78/39), dileyen de dalaleti (sapıklığı).

Kur’an, müslümanların kitabıdır. Müslüman olunacaksa Kur’an’a göre olunmalıdır, yani Kur’an müslümanı olunmalıdır. Peygamber Efendimiz (a.s) da böyle yapmıştır. Kur'an'ı en iyi Peygamberimiz (sav) anlamış ve yaşamıştır. Yaşantısı bize Allah (c.c) tarafından örnek gösterilmiştir (33/21). Hz. Aişe validemiz de ‘onun ahlakı Kur’an’dı’ demiştir. Biz de Kur’an’ı okumalı, anlamalı ve Kur'an'ın ahlakıyla ahlaklanmalıyız. Kur’an, hem ferdi, hem aileyi, hem de toplumu/devleti huzura kavuşturur. Yani Kur’an, bireysel ve toplumsal manevi hastalıklara, her türlü dejenerasyonlara/bozulmalara karşı bir şifadır, çözümdür (9/14 10/57 17/82 41/44).

Müslüman, taklidi değil, tahkiki iman sahibi olmalıdır. Atalardan miras yoluyla gelen bir müslümanlık, veya devletin (kalbe değil de) nüfus cüzdanına yazdığı müslümanlık (eğer fert/toplum bu miras yada dayatma yoluyla gelen müslümanlığı aklı ermeye başladıktan sonra bilinçli bir şekilde onaylamadı/tasdiklemedi ise) pek önemli değildir. Hatta hiç değeri yoktur. Çünkü Allah, bizim nüfus cüzdanımıza göre değil, iman ve amellerimize göre hüküm verecektir.

Allah, her bireyi müstakil ve hür olarak yaratmıştır. Yani, her ferde ayrı bir kalp, ayrı göz-kulak ve ayrı bir kafa vermiştir. Eğer insan, aklı ermeye başladıktan sonra, dayatma yoluyla değil de, kendi hür iradesiyle (karar verme yeteneğiyle) inancını ve yolunu seçemiyorsa suç kendisindedir, sorumlusu kendisidir. Kişinin anne-babasının hangi yolda yürüyor oluşu kendisini pek etkilememelidir. Bu kişi, kafir olacaksa da, mü’min olacaksa da, aklı ermeye başlar-başlamaz kendisi karar vermeli ve kendi yolunu seçmelidir. Ahiret­te kişi ‘benim annem-babam kafirdi, ben de bunun için kafir olmak zorundaydım. Devletim İslam düşmanıydı, devletime itaat etmek zorunda olduğumdan dolayı ben de dünyadayken İslam düşmanlığı yapmak zorunda kaldım’ diyemeyecektir. Herkes kendi kazandığıyla karşılık görecek, kendi günahını kendisi çekecek (5/105 6/31,164 10/108 16/25 17/15 34/50 35/18 36/54 39/17 40/17,40 53/38-39 74/38), kendi günahınını başkalarının üzerine atamayacaktır. Çünkü kimse kimsenin günahını çekmeyecek/yüklenmeyecektir (2/286 4/111 6/164 17/15 31/33 35/18 39/7 53/38,39)

‘De ki: ‘Bizim işlediğimiz suçtan siz sorulacak değilsiniz; biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz’ (34/25).
‘O (Allah), pisliği aklını kullanamayanlara verir’ (10/100).

Evet, Kur’an nedir? Bakın, Allah’u Teala Kitabını kendi dilinden bizlere nasıl tanıtmaktadır:

‘Gerçekten bu Kur’an insanları en doğru yola götürür ve iyi ameller işleyen mü’minler için büyük bir ecir olduğunu müjdeler’ (17/9)
‘O (Kur’an), Büyük Bir Haberdir’ (38/67)

Müslüman ülkelerin çoğunda yapıldığı gibi, Kur’an’ı anlamadan istediğimiz kadar okuyalım, hatta okurken istediğimiz kadar bağıralım, üstelik tecvidli okuyalım, bu okuma faydalı olmayacaktır.

(Kur’an, tertil üzere okunmalıdır. Tertil, şimdiye kadar tecvid olarak anlaşılmıştır. Tertil, tecvid demek değildir. Ter­til, Kur’an’ı sürekli, planlı/düzenli ve sistematik olarak okumaktır.)
‘Kur’an’ı anlamadan okumak mekruhtur’ (İmam Zerkeşi)
‘Kur’an’ı anlamadan ezberleyenler yük taşıyan merkeplerdir’ (İmam Kurtubi) (Cuma suresi 5. ayet de bu yöndedir).
‘Kur’an anlaşılmıyorsa boş bir Kitap’tır!’ (A.Şeriati, Fatıma Fatımadır, S.55, Dünya Yayınları.) Çünkü Kur’an anlaşılması için indirilmiştir:
‘Biz Kur'an'da sözü çeşitli şekillerde anlattık ki düşünsünler / anlasınlar’ (17/41).
‘Anlayan kimseler için ayetleri geniş geniş açıklamışızdır’ (6/98 10/24).
‘Okunmayan ve anlaşılmayan Kur’an, Kur’an değildir’ (A. Şe­riati, Fatıma Fatımadır, S.56, Dünya Yayınları).
‘(Çok müslüman), Kur’an denildiğinde yarışmalarda, mübarek gecelerde ve mezarlarda okunan[6], duvarlara asılan, öpülen, abdestsiz dokunulmayan, göbekten aşağı tutulmayan, teberrük edilen ve manası yalnızca Hristiyanlıktaki ruhban sınıfı anlayışında olduğu gibi din (veya incir satar gibi din satarak geçinen ‘dinci’ R.A.) adamlar(ın)ca anlaşılan bir kitabı anlamaktadır. Oysa Kur’an kelimesinin, anlayarak ‘Çok Okumak’ anlamına geldiğini ve tefekkür-tezekkür-tedebbür-ak­letmek için indirildiğinin farkında bile değiller. Böyle bir Kur’an anlayışı ve KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ GAYESİNİ FARKETMEYİŞ, bu toplumu gittikçe uçuruma götürmüş ve götürmektedir’[7].

Allah (c.c.), Kur’an’ı anlamadan okumaktan, anlamadan Kur’an okuma yarışmaları (adı altında yapılan ‘ses güzelliği yarışmaları)ndan’ razı olmaz. Anlamadan okumak bizi doğru yola götürmez, halbuki
Kur’an doğru yola götürür (4/175 17/9 34/6 46/30 72/2 92/12).
Anlamadan okumak kalbi titretmez, halbuki Kur’an mü’minlerin kalbini titretir (22/35).
Anlamadan okumak imanı artırmaz, halbuki Kur’an mü’minlerin imanını artırır (8/2)
ve insan anlamadan istediği kadar tecvid kural­larına riayet etsin, istediği kadar bağırsın, bu okuma Kitabı gereği gibi okuma değildir (2/121).

Hepimiz Kur’an’ı gereği gibi okumaya, anlamaya ve yaşamaya mecburuz. Allah’u Teala bizi Kur’an’dan sorguya çekecektir, başkalarının kitaplarından değil!:
‘O (Kur'an) sana ve kavmine bir şereftir ve yakında (ona uyup uymadığınızdan) sorulacaksınız’ (43/44).
‘O gün, kesin olarak nimetten (Kur’an’dan) sorguya çekileceksiniz.’ (102/8)
‘Hem kendilerine peygamber gönderilmiş olanlara soracağız, hem de gönderilen peygamberlere soracağız.’ (7/6)
‘(Bu Kur’an) Ayetlerini iyice düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır.’ (38/29)

Kulaktan Dolmalarla Müslüman Olunmaz

Kulaktan dolmalarla, duyduğumuz veya bildiğimiz yalan-yanlış Kur’an’a ters saçma-sapan bilgi kırıntılarıyla iyi bir müslüman olamayız. Kafamızı Kur’an ayetleriyle doldurmazsak, Kur’an’ın mantığını ve espirisini iyi kavramazsak, yakınımızdaki insanlara, çoluk-çocuğumuza hep yanlış şeyler anlatır ve böylece sorumluluk ve vebal altına girmiş oluruz. Bunun için bütün bilgilerimizi ve bundan sonra öğreneceKlerimizi Kur’an terazisine vurmalı, doğrularını almalı, yanlışlarını da atmalıyız.

‘Onlar bundan sonra hangi söze inanacaklar?’ (7/185 77/ 50)
‘Onların içinde bir de ümmiler var ki Kitabı bilmezler, bütün bildikleri bir takım kuruntular (Kur’an’a ters hurafeler, kulaktan dolmalar)dır. Onlar sadece zanda bulunurlar’ (2/78 6/116)
‘Onlar sadece zanna uyarlar.’ (2/78 6/116,148 10/36,66 53/28)
‘Onlar ancak zan ve tahminle yalan söylemektedirler.’ (6/148 10/66)
‘De ki: ‘Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve sadece saçmalıyorsunuz.’ (6/148)

Kur’an Anlaşılır

‘Biz, her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın’. (14/4)
Her müslüman Kur’an’ı anlamak ve yaşamak zorundadır. Kur’an, kafası çalışanlar için apaçıktır:
‘İşte biz Kur’an’ı apaçık ayetler olarak indirdik, şüphesiz Allah dilediğini hidayete erdirir’ (22/16).
‘İşte biz aklını kullanabilen bir millet için ayetleri böyle birer birer açıklarız’ (2/128,187,219 6/97,114 7/52 11/1 16/89 30/28 41/3).
‘Böylece Allah, size ayetlerini açıklar, umulur ki düşünürsünüz’ (2/219).

İslam’da Din Tekelciliği Yoktur

‘İndiridiğimiz açık delilleri ve hidayeti -Biz Kitapta insanlara açıkça belirttikten sonra- gizleyenler (var ya), işte onlara hem Allah lanet eder, hem de lanet edenler lanet eder. Ancak tevbe edenler, (kendilerini) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim’ (2/159-160)
‘Rabbinin rahmetini/nimetini onlar mı paylaştırıyorlar?’ (43/32)

Kur’an Grupçuluğu Reddeder

‘Allah’ın ipine (Kur’an’a) toptan sımsıkı yapışın, ayrılmayın..’ (3/103).
‘Onlar, kendilerine ilim (Kitap) geldikten sonra sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler’ (3/19 42/14)
‘Artık Allah, ayrılığa düştükleri şey hakkında, kıyamet günü hüküm verecektir’ (2/113)

Dua

Ya Rabbi Sen bize ilim ver, feraset ver, Kitabına yönelmeyi, onu anlamayı ve yaşamayı bizlere nasip et. Kitabının önündeki duvarları aşmamızda bize yardımcı ol, işimizi kolaylaştır.
Doğrusu ‘Sen duaları işitensin’ (3/38),
Sana dua edenin duasına cevap verirsin (2/186),
‘Kıyamet günü bizi rezil ve rüsvay eyleme’ (3/194).
Amin.

‘De ki: ‘Sizin duanız olmasaydı, Rabbin size değer verir miydi!’ (25/77).
Duamızın kabul olması ümidiyle...

Recep Aykan / Almanya

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Buradaki “Kitabı gereği gibi okumak“ ‘tecvidli okumak’ değildir. Tecvid denmek istenseydi, “Kitabı tecvidsiz okuyanlar kafirdirler“ anlamı çıkardı. Herkes tecvidde elinde olmayarak kusur edebilir. Şimdi bunlar kafir mi olmaktadırlar? Buradaki Kitabı gereği gibi okumaktan kasıt, Kitabı okumak, onu anlamak ve yaşamaktır.

[2] 3/138 6/90 10/57 12/104 36/69 39/27 50/45 68/52 69/ 48 74/31,54

[3] Allah’ın azabı zalimler içindir: (6/47 11/100-102,117 22/45 27/52 29/40 32/22)
Yalnızca zalim toplum helak edilir (6/47)
Allah, halkı zalim olmadan ülkeleri helak edici değildir. (28/59)
Allah, kullarına haksız/suçsuz yere azab etmez, helak etmez: (2/57 3/108,117,182 4/40,49,77,124,147 6/131 7/6,160 8/50 9/70 10/ 43,44 11/117 16/33,111,118 18/49 22/10 26/208,209 28/47,59 29/ 40 30/9,10 34/34 35/43 41/46 46/35 50/29)
Allah zerre kadar haksızlık etmez. (4/40)
Allah kullarına zulüm istemez. (40/31)
Allah, zulmetmek istemez. (3/108,182)
Allah zulmetmez, insanlar kendilerine zulmederler: (3/117,182 8/50 10/44 18/49 22/ 10 29/40 41/46 50/29)
Allah, zerre kadar haksızlık etmez. (4/40,124 16/33,111)
Aslında Allah onlara zulmetmemiş, asıl onlar kendilerine zulmetmişlerdi. (9/70 16/118)
İnsanlar kendi kendilerine zulmediyorlar: (2/57 3/117 7/160 10/43 29/40 30/9)
Eğer Allah, insanları haksızlıkları yüzünden cezalandırsaydı, yeryüzünde hiç bir canlı bırakmazdı. (16/61 35/45)

[4] 2/7 4/155 7/101 9/87 10/74 16/108 40/35 45/23 47/16

[5] Emanet Kafalar Nafi­ledir/Hüseyin Cömert.

[6]İnmemiştir hele Kur’an, şunu hakkıyla bilin,
ne mezarlıkta okumak için, ne de fala bakmak için.
(Mehmet Akif Ersoy)

[7] Kur’an’da Kur’an/Ejder Okumuş, S.8, Dünya Y.

Peygamber Efendimiz'in Veda Hutbesi

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitab etti:

"Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür."

"Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. İnsanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.

Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O'da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar,bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmutallib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir. Lakin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.

Ashabım! Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin Rabia'nın kan davasıdır.

Ey insanlar! Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.

Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınızı; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

Ey mü'minler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin sünnetidir.

Mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman'a kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.

Ashabım! Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

Ey insanlar! Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.

Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.

Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:
- Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.
- Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz.
- Zina etmeyeceksiniz.
- Hırsızlık yapmayacaksınız.

İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? "
Sahabe-i Kiram birden söyle dediler:
"Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz!"

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) şahadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve söyle buyurdu:
"Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! "

(9 Zilhicce l0 H./8 Mart 632 M . Cuma)

Esman ile Geldim Sana Rabbim...

Allah’ım!
Rahmânsın; ayrım yapmadan merhametini gösterensin, bize merhamet göster.
Rahmânsın; Seni sevenleri sevginle kuşatansın, bizi sevdiklerinin arasına kat.
Kuddûssün; her türlü eksiklikten uzaksın, bizi kirlerimizden temizle.
Selâmsın;her türlü tehlikeden korursun, bizi korkularımızdan kurtar.
Mü’minsin; kalplere güven salansın, bizi sana olan güvenimizle dinç kıl.
Azîzsin; sonsuz ve yüce onur sahibisin, bizi onursuz eyleme.
Mütekebbirsin; her şeyden büyüksün, bizi büyüklenmekten koru.
Bârîsin; her şeyi birbirine uygun yaratansın, bizi bu uyumdan uzaklaştırma.
Musavvirsin; her varlığa güzel şekil verensin, bize bu güzelliği koruma gücü ver.
Gaffârsın; çok çok affedensin, bizi affından mahrum etme.
Vehhâbsın; bol bol hediyeler verensin, bizi hediyelerinle sevindir.
Rezzâksın; herkese rızgını verensin, soframızı nimetsiz bırakma.
Fettâhsın; Her şeyi sonuna kadar açansın, yüzümüze kapını kapama.
Alîmsin; her şeyi hakkıyla bilensin, bizi cahil olmaktan koru.
Kâbıdsın; istediğini daraltansın, bizi darlığa düşürme.
Bâsıtsın; istediğini genişletensin, bizi genişlikte soluklandır.
Hâfıdsın; dilediğini alçaltansın, bizi küçük düşürme.
Râfisin; dilediğini yükseltensin, bizi yücelere çıkar.
Muizsin; izzet ve şeref verensin, bize şeref nasip et.
Müzilsin; hor ve hakir kılansın, bizi hakir kılma.
Semîsin; gizli açık her sözü işitensin, bizi sana seslenmekten uzaklaştırma.
Basîrsin; her şeyi bütün incelikleriyle görensin, bize inceliği görecek göz ver.
Adlsın; adaleti hakkıyla uygulayansın, bizi zulümden uzak eyle.
Lâtifsin; lütfu ve keremi bol olansın, bizi lütuf denizinde yüzdür.
Habîrsin; her şeyden haberdar olansın, bizi kendimizden habersiz eyleme.
Halîmsin; yaratıklarına yumuşak davranansın, bize yumuşak davranmayı öğret.
Azîmsin; azamet ve büyüklük sahibisin, bizi senden başkasına küçük düşürme.
Gafûrsun; kullarının günahlarını bağışlayansın, günahlarımızı un ufak eyle.
Şekûrsun; şükürleri kabul edensin, bize şükretme imkânı ver.
Hafîzsin; her şeyi koruyansın, bizi çirkinlikten koru.
Hasîbsin; her şeye hesap soransın, bizi veremeyeceğimiz hesaba düşürme.
Kerîmsin; iyilik ve ikramı bol olansın, bize cömert olmayı öğret.
Rakîbsin; bütün varlıklar üzerinde gücü olansın, bize gözlendiğimizi unutturma.
Mucîbsin; duaları kabul edensin, dualarımızı karşılıksız bırakma.
Hakîmsin; her şeyi yerli yerince yapansın, bizi yararsız işlerden uzaklaştır.
Vedûdsun; kullarını çok sevensin, bize sevmeyi öğret.
Bâissin; ölüleri diriltensin, bizi mutlu olarak dirilt.
Şehîdsin; her şeye şahit olansın, seni sevdiğimize şahit ol.
Haksın; tek hakikat sensin, bize hakikatinden ilham et.
Vekîlsin; kendisine güvenilensin, bize sana güvenmeyi unutturma.
Kavîsin; güç ve kuvvet sahibisin, bizi sevginle güçlendir.
Metînsin; hiç sarsılmayansın, bizi zayıflığımızla baş başa bırakma.
Velîsin; inananların dostusun, bizi dostluğuna kabul buyur.
Hamîdsin; övgüye lâyık olansın, bize seni övme zevkini tattır.

Abdest Duaları

1) Abdest alacak kimse, abdeste başlarken "Eûzü ve Besmele" çektikten sonra:
"Yüce Allah'a hamd olsun ki, suyu temizleyici ve İslâmı nur yapmıştır" der.

2) Ağzına su alırken:
"Allah'ım! Peygamberinin Kevser Havuzundan bana öyle bir kâse içir ki, ondan sonra asla susamayayım" der.

3) Burnuna su verirken:
"Allah'ım! Beni nimetlerinin ve cennetlerinin güzel kokularından mahrum etme" der.

4) Yüzünü yıkarken:
"Allah'ım! Bazı yüzlerin aklanacağı ve bazı yüzlerin kararacağı günde benim yüzümü ak yap" der.

5) Sağ kolunu yıkarken:
"Allah'ım! Kitabımı sağ elime ver ve benim hesabımı kolay yap" der.

6) Sol kolunu yıkırken:
"Allah'ım! Benim kitabımı soldan ve arka tarafımdan verme ve beni zor bir hesaba çekme" der.

7) Başını meshederken:
"Allah'ım! Beni rahmetinin içine koy, üzerime de bereketlerinden indir"der.

8) Kulaklarını meshederken:
"Allah'ım! Beni, hak sözü işitip de onun en güzeline uyanlardan yap"der.

9) Boynunu meshederken:
"Allah'ım! Bedenimi cehennem ateşinden azad et" der.

10) Ayaklarını yıkarken:
"Allah'ım! Birtakım ayakların kayacağı günde, ayaklarımı Sırat köprüsü üzerinde sabit kıl" der.

Allah'ın Sıfatları ve Esmaü'l-Hüsna

Allah'ın sübüti sıfatları:
-Diri olması(Hayat)
-Bilmesi(İlim)
-işitmesi(Semi')
-Görmesi(Basar)
-Dilemesi(irade)
-Gücü Yetmesi(Kudret)
-Söylemesi(Kelam)
-Yoktan var etmesi,yaratmasi(Tekvin)

Allah'ın Zati Sıfatları
-Var olmasi(Vücud)
-Varlığının evveli olmamasi,ezeli olması(Kıdem)
-Varlığının Sonu olmaması,ebedi olması(Beka)
-Tek olması(Vahdaniyet)
-Sonradan olanlara hiç benzememesi(Muhalefetün li'l-havadis)
-Varlığı kendinden olmasi(Kıyam Binefsihi)

Esmaü'l-Hüsna

1) ALLAH:-Tüm isim ve sıfatlan kendinde toplayan yüce Allah'ın zatının, başka hiçbir varlığa verilemeyen ismidir.

2) RABB: Terbiye eden, yaratan, besleyen, mâlik, en mükemmel, sahip tutan ve idare eden anlamlarına gelir. Rabb ismi, yüce Allah'ın umûmî isimlerindendir. Âlemlerin devamını sağlayan yüce Allah, onların Rabbi'dir. Allah'ın her türlü eksiklikten münezzeh olan Rubûbiyeti ve O'nun neticesi olan terbiyesi, besleyip büyütmesi olmasaydı, kainatta ne varlıktan, ne de tekâmül'den hiçbir eser bulunmazdı. Eğer bir kemâlimiz, bir terbiyemiz, ölçülü bir şekilde doğmamız, büyümemiz, yaşamamız ve ölmemiz varsa bunlarda yüce Allah'ın Rab sıfatının yansımasını görmemek mümkün değildir. Bu âlemde görülen ve bilinen her şeyde yüce Allah'ın sıfatlarının belirtisi vardır.

3) RAHMAN: Allah'ın pek merhametli, çok rahmet sahibi olması anlamlarına gelen bir sıfat ismidir. Sıfat ismi olmakla beraber, bu ismin Allah'tan başkasına verilmesi uygun görülmez. "Çok rahmet sahibi, gayet merhametli ve sonsuz rahmeti bulunan" diye tefsir edilip açıklanabilirse de, yalnız yüce Allah'ın özel bir ismi olduğundan dolayı tam anlamıyla tercüme edilemez. Dilimizde onun tam karşılığı olan bir kelime yoktur. "Esirgeyici" olarak tercüme edilmesi de doğru değildir. Dolayısıyla bu anlam Rahman isminin tercümesi olamaz. "Acıyan" diye tercüme edilmesi de onun tam anlamını vermekten uzaktır. Çünkü kuru bir acıma merhamet değildir. Bilindiği gibi, merhamet acıyı giderip yerine sevinç ve iyiliği getirmektir. Bu itibarla merhametli sözcüğünden anladığımız anlamı, diğerlerinden anlayamayız. Rahman, "pek merhametli" şeklinde eksik olarak tefsir edilebilirse de tercüme edilemez. Yüce Allah'ın rahmeti, sadece bir iyilik duygusundan ibâret değildir. O'nun rahmeti, insanlara iyilik dilemesi ve sayılamayacak kadar nimetler vermesidir. O halde "Rahman" ismini böylece bilmek ve anlamak gerekir. Her gün karşılaştığımız ve içinde bulunduğumuz nimetler, aslında bize Rahman'ın en güzel açıklamasıdır.

4) RAHÎM: "Çok merhamet edici' anlamında bir isimdir. Allah'ın sıfat ismi olmayıp, Allah'tan başka varlıklara da verilebilen bir isimdir. Bu iki sıfat "Rahmet" mastarından türemiş olmakla beraber, aralarında ifade ettikleri anlam bakımından farklar vardır. Rahman ve Rahîm arasındaki bu farklar şöylece belirtmek mümkündür: a) Rahman sıfatı; daha ziyâde ezelle; Rahîm sıfatı ise daha çok ebedle ilgilidir. Bu nedenle hadislerde yüce Allah'ın hakkında "Dünyanın Rahman'l ahiretin Rahîm'i" ifadelerinin kullanıldığını görüyoruz. Rahman sıfatı bütün insanları; Rahîm sıfatı ise yalnız müminleri kapsar. b) Rahman sıfatı; hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın varlıkları yaratmak, meydana getirmek, onların çalışıp çalışmadıklarına bakmadan sayısız nimetlerle nimetlendirmek anlamına gelirken; Rahîm sıfatı Allah'ın emirleri doğrultusunda çalışanlara, çalıştıklarının karşılığını vermek anlamına gelmektedir. c) Rahman sıfatı; ümitsizliğe, karamsarlığa imkan bırakmayan kesin bir ümit ve ezelî bir yardım ifade eder. Rahîm sıfatı ise, yaptığımız işlerimizin Allah tarafından mükâfatlandırılacağını ifade etmektedir. Bu nedenle Rahman sıfatının ifade ettiği mânâda mü'min ve kâfir eşit tutulup ayırım yapılmamış; Rahîm sıfatının belirttiği manada ise, mü'min ve kâfir açık bir farkla ayrılmışlardır.

5) el-MELİK: Yüce Allah Melik'tir. Yani mülk sahibi, bütün eşyanın ve yaratılanların tek mâlikidir. Bütün varlıklar üzerinde emretme, istediği gibi tasarruf etme, hiçbir şarta bağlı olmaksızın sahip olma O'na mahsustur. Yarattıklarına emretme, sakındırma, cezalandırma, istediğini zelil, dilediğini de aziz etme kudretine sahip olan yalnız yüce Allah'tır. O yarattığı mülkünde ve orada olanların hepsinde yegane hükümdardır. Sonsuz kudretiyle onları idaresi altında tutan tek Allah'tır..

6) el-KUDDÛS: Her türlü hata, gaflet ve acizlikten uzak, eksiklikten beri, mutlak kemâl sahibi anlamında. Allah, sonradan olma ve hiçbir tasvir kayıtlarına sığmayan, hakkında hiçbir eksiklik düşünülemeyen en mukaddes olan en yüce varlıktır (el-Haşr, 59/23; el-Cum'a, 62/1).

7) es-SELÂM: Allah, her türlü eminliğin, salimliğin aslı olup, ayıptan kusurdan ve her çeşit eksikliklerden uzak olan yüce yaratıcı anlamındadır. Allah, yok olmaktan ve hatıra gelen her türlü eksikliklerden uzaktır. Buna göre dünyadan ve ahiretten emin olmak isteyenleri ve kurtuluşa ermek dileğinde bulunanları, kurtuluşa erdirecek olan da yalnız Allah'tır (el-Haşr, 59/23).

8) el-MÜMİN: Allah'ın iman ve güven veren her türlü şüphe ve tereddütleri kaldıran anlamında bir ismidir. Allah, korku içinde olanlara emniyet ve güven verendir. Bu bakımdan her türlü korkudan emin olmak için Allah'a iltica edilmeli, O'na sığınılmalıdır.

9) el-MÜHEYMİN: Allah'ın görüp gözeten, her şeye şahit olan, her şeyi koruması altına alan, onları muhâfaza edip saklayan olduğu anlamına gelir.

10) el-AZİZ: Allah'ın, hiçbir yönden mağlup edilemeyen, her işinde mutlak gâlip gelen, son derece izzetli ve yüce olduğu manasına gelir. Hiçbir yönden benzeri olmayan dilediğini yapan ve buna güç yetiren, yüce varlığını ve kudretini hiçbir gücün mağlup edemediği tek yaratıcı Allah'tır.

11) el-CEBBAR: Allah'ın, yarattığı tüm varlıklarının ihtiyaçlarını karşılayan, her konuda çok güçlü ve kudretli olduğu anlamındadır. Ayrıca Allah'ın yarattıklarının tümünü kendi iradesine mecbur eden, dilediğini de zorla yaptırmaya gücü yeten, kesin hükmüne karşı gelinemeyen yaratıcı olduğu anlamına da gelir. Yüce Allah'ın "Cebbâr" sıfatı sebebiyle insanların, işlerine kendi iradeleri ve serbestlikleri olmadığı sanılmamalıdır. Çünkü Allah, bildirdiği emir ve yasaklarına uyup uymama konusunda insanları kendi iradelerinde serbest bırakmıştır. Şüphesiz insanların, Allah tarafından akıllı ve iradeli yaratılmalarının bir anlamı vardır. Allah, insanı O'nun hükümlerini tanıyıp bilmesi için akıllı, kendi irade ve istekleri ile O'nun emrine uymaları ve gösterdiği bu yolda yürümeleri için de serbest iradeli yaratmıştır. Ancak Allah'ın, insanlara işlerinde serbestlik tanımış olması, onların bütün isteklerini yerine getirmeye mecbur olduğu anlamına gelmez. Örneğin Allah'ın emirlerini dinlemeyip O'na karşı gelen asiler, günahkârlar cezaya yanaşmak istemeseler de vakti gelince cezalarını çekmeye mecbur olacaklardır. Allah'ın mutlak iradesi ve kudreti altına girmeyen hiçbir varlık düşünülemez. "Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde olanların hepsi, ister istemez O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülüp götürüleceklerdir" (Âlu İmrân, 3/83).

12) el-MÜTEKEBBİR: Allah'ın her hususta çok büyük ve azamet sahibi ulu bir yaratıcı olduğu anlamındadır. Büyüklük O'nun hakkıdır. Yaratılmışların hiçbirinin böyle bir hakkı yoktur. Allah, zatında sıfatlarında ve işlerinde, mutlak manada büyüklüğün tek sahibidir. Hiçbir insan için bu mânâda bir büyüklükten söz edilemez. Kendilerini büyük sanan nicelerinin, Allah'ın sonsuz kudreti ve büyüklüğü karşısında ne kadar küçüldükleri imkân imkânsız olan bir gerçektir. Büyüklük sevdasına kapılanların yok olmalarına, bazen küçücük bir olay hattâ çok küçük bir yaratık, bir mikrop bile yetmiştir. Bu gerçek karşısında insanlar hangi büyüklükten söz edebilirler?..

13) el-HÂLİK: Allah'ın yaratıcı olduğunu belirten bir sıfattır. Yaratmak ise bir şeyi var etmek, hiç benzeri olmayan bir şeyi meydana getirmek demektir. Bu manada Allah'tan başka hiçbir yaratıcı yoktur. Herşeyi yaratan O'dur. İnsanların ortaya koydukları şeyler yaratma değildir; var olanlardan yeni bir şey elde etmektir. Allah, yaratandır; O'nun dışındaki tüm varlıklar ise yaratılmıştır.

14) el-BÂRÎ: Allah'ın, yarattıklarını temiz ve sağlam bir nizâm üzere yaratması, olgunlaştırarak birbirinden farklı niteliklerde meydana getirmesi mânâsındadır. Şüphesiz varlıkları seçip, düzenleyip olgunlaştırarak her birini ayrı bir özellikte yaratan Allah'tır.

15) el-MUSAVVİR: Allah'ın yaratmış olduğu varlıkların şekil ve durumlarını takdir edip, dilediği şekilde meydana getirmesi, şekillendirmesi anlamına gelir.

16) el-GAFFÂR: Kullarının günâhlarını affeden ve çok bağışlayan yüce varlık anlamına gelir. Günâh işlemek insanların özelliği olduğu gibi, onların günâhlarını örtmek ve bağışlamak da yüce Allah'ın ayrılmaz sıfatlarındandır.

17) el-KAHHÂR: Allah'ın ziyadesi ile kahredici, yok edici yüce bir varlık olduğu manasına gelir. Sonsuz kudretinin karşısında hiçbir kimsenin gücü ve kudreti olamaz. Ama serbest iradeleriyle O'nun karşısına çıkma cüretini gösterenlere de lâyık oldukları cezaları tam olarak verecektir. Allah'ın kayıtsız üstünlüğüne sınır koyacak hiçbir varlık yoktur.

18) el-VEHHÂB: Allah'ın çok hibe eden, çok fazla bağışlayan olduğu anlamına gelir. Hak sahibi olmadıkları halde yarattıklarına çok çok verendir.

19) er-REZZÂK: Allah'ın bütün yaratıkların rızıklarını veren olduğunu ifade eder. Her canlı için gerekli gıdayı bahşedip yaratan ve bol bol veren Allah'tır.

20) el-FETTAH: Kulların, her türlü güçlük ve sıkıntılarını açan ve kolaylaştıran manasına gelir. Faydalı ilimlere karşı insanların kalbini açarak, onların islerini kolaylaştıran, bütün zorluklarını ortadan kaldıran yüce Allah'tır. Her işinde üstün gelen O'dur.

21) el-ÂLİM: Allah'ın, çok bilen, bilgisi ezelî ve ebedî olan, her şeyi her yönüyle bilen tek yaratıcı olduğu manasını ifade eder.

22) el-KÂBIZ: Allah'ın, her şeyi sonsuz kudreti altına alan, bu kudretiyle kuşatıp kavrayan, her şeyi emri altına alıp tutan en yüce varlık oldu Bu anlamına gelir.

23) el-BÂSIT: Allah'ın, her hayrı veren, lütuf ve rahmetini kullarına yayan yüce yaratıcı olduğunu ifade eder. Allah, insanlara rızık, neşe, rahatlık ve bolluk vererek onlara lütuf ve rahmetiyle muâmele etmektedir.

24) el-HÂFID: Allah'ın, emirlerini dinlemeyen, başkalarını beğenmeyen, büyüklenip hak ve hukuk tanımaz zorbaları rezil, perişan eden anlamına gelen bir ismidir.

25) er-RÂFİ: Kaldıran, yükselten ve yüksek olan anlamlarına gelir. Gönülleri iman ve irfan ışığıyla parlatan, yüksek gerçeklerden haberdar eden yüce Allah'tır. Her yönüyle yüce ve yüksek olan O'dur.

26) el-MU'İZZ: İzzet ve ikrâm edici, şeref sahibi anlamına gelir. Yalancılığa, samimiyetsizliğe itibar etmez.

27) el-MÜZİLL: Yüce Allah'ın, lâyık olanları zillete düşüren, zelil kılan, onları hor ve hakir eden anlamına gelen bir sıfat isimdir.

28) es-SEMI': İşiten, işitme kuvve tine sahip olan ve işitme gücünü verendir. O, hiçbir şartla ve kayda bağlı olmaksızın işitir.

29) el-BASÎR: Herşeyi her yönüyle eksiksiz gören, yaratıklarına da görme duyusunu veren anlamını taşır.

30) el-HAKEM: Hüküm koyan, emir veren, varlıklar hakkında hükmünü tamamen icra eden anlamına gelir.

31) el-ADL: Allah'ın herkese hakkını veren, koyduğu âdil hükümleriyle zulme razı olmayan, zulmü ve zâlimi sevmeyen anlamına gelen sıfatının ismidir. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır (el-A 'raf, 7/85; Yûnus, 10/109; Yûsuf, 12/80).

32) el-LATÎF: En ince işlerin bile bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilemeyen en ince şeyleri de yapan, seçilmez yollardan da kullarına çeşitli faydalar ulaştırandır (el-En'âm, 6/103).

33) el-HABÎR: Herşeyden haberdar olan, her şeyin iç yüzünden ve gizli tarafından her yönüyle haber sahibi bulunan, onlara yumuşak davranarak cezalarını geriye bırakandır.

34) el-HALİM: Acele etmeyen, günahkârların cezasını vermeye güç yetirdiği halde bunu acele yapmayıp, onlara yumuşak davranarak cezalarını geriye bırakandır.

35) el-AZİM: Çok yüce ve çok büyük olan; sınırsız ve kayıtsız büyüklük, üstünlük de yalnız O'ndadır.

36) el-GAFÛR: Mağfiret eden, yargılayan, suçları bağışlayan, affeden, insanların beğenilmeyen taraflarını gizleyendir.

37) eş-ŞEKÛR: Çok şükre lâyık olan, kendi rızası için şükredilen, şükür olarak yapılan iyi işlerin daha fazlasıyla karşılığını veren, insanlara nimetlerini artırarak şükür muamelesi yapandır.

38) el-ALİYY: Yüksek, büyük ve yüce olan; kudrette, bilgide, hükümde, irâdede ve diğer bütün kemâl sıfatlarında üstün olandır. Herşey O'nun hükmü ve emri altındâdır.

39) el-KEBİR: Büyük, yüce anlamında olup, Allah'ın kâinatı ve ondâkileri hüküm ve kudretiyle idâre eden, her şeyi hükmü altına alan sıfatının ismidir.

40) el-HAFIZ: Muhafaza eden, koruyup saklayan, yapılan işleri bütün ayrıntılarıyla saklayıp, her şeyi belli vaktinde afet ve belâlardan koruyandır.

41) el-MUKÎT: Rızıkları yaratıcıdır.

42) el-HASÎB: Herkesin yaptıklarını takdir eden, yapılanları bütün ayrıntılarıyla bilip her insanı hesaba çekerek yaptığının karşılığını verendir (el-Ahzâb, 33/39).

43) el-CELÎL: Büyüklük ve ululuğu pek yüce olandır. Sıfat ve-isimleriyle her türlü büyüklük kendine ait olandır.

44) el-KERÎM: Cömert, kerem sahibi; muktedir iken affeden, cömertlik duygusunu veren, va'dini yerine getirendir.

45) er-RAKÎB: Görüp gözeten, murâkebe eden, bütün varlıklar üzerine gözcü olup bütün işlerini kontrol altına alandır (en-Nisâ, 4/1).

46) el-MUCÎB: İcâbet eden, isteyene karşılık veren, teklifleri bilen ve O'na yalvaranların isteklerine icâbet eden ve karşılık verendir (el-Bakara, 2/186).

47) el-VASİ': Bağışlaması bol ve rahmeti çok olandır. Yarattıklarına maddi ve manevigenişlik verendir (el-Bakara, 2/247).

48) el-HAKIM: Herşeyi inceliğiyle bilen, bu bilgisine göre emir ve yasakları vâzeden, buyrukları ve bütün işleri yerli yerinde olandır.

49) el-VEDÛD: Çok şefkatli, muhabbetli, salih kullarını çok seven ve onlarca çok sevilen, onları rahmet ve rızasına erdiren; sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya yegane lâyık olandır. Sevgi ve dostluk hissini yaratandır (Hud, 1 1/90).

50) el-MECÎD: Şan, şeref, büyüklük ve kudretinden dolayı yüce olan ve güzel işlerinden dolayı da sevilip övülendir. Şeref, ancak kendi emir ve yasaklarına uymakla elde edilebilir (Hud, 11/73).

51) el-BAİS: Sebepleri yaratan ve ölüleri diriltendir. İhtiyaçlarma göre insanlara peygamberler gönderendir.

52) eş-ŞEHÎD: Herşeye şahit olan, her şeyi hakkıyla gören, bilen ve muamelesini de buna göre yapandır.

53) el-HAKK: Varlığı hiç değişmeyen, hiç yok olmayan ve gerçek olandır (el-Hacc, 22/6).

54) el-VEKİL: Hayatını, O'na tevekkül ederek düzenleyen ve böylece O'na sığınanların işlerinde kendilerine yardım edendir; İdaresinde hiçbir kayda ve şarta bağlı olmayandır. 55) el-KAVÎ: Kudretli, güçlü ve sınırsız kuvvet sahibi olandır. Herşey O'nun kudret ve kuvveti karşısında güçsüzdür; O'na boyun eğmek zorundadır.

56) el-METİN: Metânetli, kuvveti çok şiddetli olup hiçbir iş O'na zor değildir.

57) el-VELÎ: Emir sahibi ve iyi insanların yani müminlerin dostu (velisi) olup onlara yardım ederek işlerini yönetendir.

58) el-HAMÎD: Çok övülen, övgüyle değer sıfatlarıyla hamd edilendir. Bütün varlığın diliyle övülmeye lâyık ve her an hamd edilen tek yüce varlıktır.

59) el-MUHSÎÎ: Allah, çokça veren, sonsuz düşünülse bile her şeyin sayısını her yönüyle bilendir.

60) el-MÜBDÎ: Hiç yoktan ortaya koyan, vareden, yaratandır. O'ndan başka yaratıcı yoktur.

61) el-MU'ÎD: Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratandır. O'ndan başka yaratıcı olamaz.

62) el-MUHYÎ: Dirilten, canlandıran ve hayat verendir. O'nun öldürdüğüne kimse hayat veremez (Fussilet, 41/39)

63) el-MÜMÎT: Öldüren, ölümü her canlıya takdir edip bunu uygulayandır.

64) el-HAYY: Diri, canlı hiç ölmeyen, hayatı ezeli ve ebedi olandır.

65) el-KAYYÛM: Baki ve ebedi olan; her şeyin O'nun kudret ve iradesiyle varlığını sürdürebildiği tek varlıktır (el-Bakara, 2/250; Âlu İmrân, 3/1).

66) el-VÂCİD: Var olan ve her şeyi vareden, icad eyleyen; varlığı kendinden olan; dilediğini istediği anda var edip yaratandır. O'na karşı hiçbir şey kendini gizleyemez.

67) el-VAHİD: Tek, bir olmak, Allah ikincisi olmayan tek birdir. Zatında, sıfatlarında, işlerinde ve hükümlerinde asla ortağı-dengi ve benzeri bulunmayandır.

68) es-SAMED: Hiçbir şeye muhtaç olmayan, tüm yaratıkların ihtiyacını gideren ve her türlü istekte doğrudan kendisine başvurulandır.

69) el-KADÎR: Kudret sahibi, tükenmez kudreti olan, istediğini dilediği gibi yapmaya muktedir olandır. Her türlü güç ve kuvvet de O'ndandır (el-Bakara, 2/20).

70) el-MUKTEDİR: Gücü her şeye yeten, her şeyi dilediği duruma getiren, kuvvet sahipleri üzerinde istediği gibi tasarruf edendir.

71) el-MUKADDİM: Herşeyden önce olan, dilediğini öne alan; dilediğine maddi ve manevi nimetler verip yükselten, öne geçiren, ilerlemelerini sağlayandır.

72) el-MUAHHİR: Herşeyden sonra yine var olan; emir ve yasaklarına uymayanları zelil edip arkaya bırakan, istediğini geri koyandır. Sonunda yine sadece O var (olarak) kalacaktır.

73) el-EVVEL: Herşeyden önce, öncelerin öncesi, başlangıçların yaratıcısı ve varlığının öncesi olmayandır.

74) el-AHİR: Herşey son bulunca O, var olarak kalacaktır. Varlığının sonu yoktur.

75) ez-ZÂHİR: Görünen, varlığında hiç şüphe olmayan, varlığı her şeyden aşikâr olandır. Her yaratık yaratanının görülen bir şâhididir.

76) el-BATIN: Gizli, cisim olarak görülmeyen, varlığı gizli olan, ancak varlığı da kesin olarak bilinendir. (Hayal, duygu, akıl ve düşüncenin de görülmeyip eserle varlıklarının kesin olarak bilinmesi gibi).

77) el-VALÎ: İdare eden bu büyük kâinatı ve onda her an olup bitenleri idare edip yönetendir. İdare etme yeteneği O'nundur.

78- el-MUTE'AL: Yüksek ve yüce varlık... Bilinenlerin en üstün olanı... Akım yaratılmışlarda mümkün gördüğü her şeyden çok yüce olandır.

79) el-BİRR: İyilik ve güzellik, bağışta bulunma, kullarına yardımcı olma anlamlarında Yüce Allah'ın bir sıfat ismidir. İyiliği ve ihsânı çoktur. İyilik ve ihsan gibi hisler de sadece ondadır (et-Tûr, 52/28).

80) et-TEVVÂB: Tövbeleri çok kabul eden, tövbe kapısını açık tutarak tövbe etme imkânı verendir. Samimi olarak günahlardan dönüp tövbe edenleri bağışlayandır.

81) el-MÜNTEKİM: İntikam alan, günahkârları, adaletiyle yargılayarak lâyık oldukları cezaya çarptıran demektir.

82) el-AFÜV: Merhametli, daima affeden, günâhlardan dilediğini affedip suçları bağışlayandır.

83) er-RAÛF: Çok merhamet eden, insanları yükümlü tutmada pek müsâmahalı ve yumuşak davranandır.

84) MALİKÜ'L-MÜLK: Herşeyin tek sahibi, her ne varsa O'nundur. Herşey üzerinde mutlak tasarruf yetkisi sadece O'na aittir. O h;llde Ondan başkasına kulluk edilmez.

85) ZÜLCELÂL-İ VE'L-İKRÂM: Celâl ve ululuk sahibidir. İkrâm ve ihsân edicidir. Hürmet ve saygıya yegane lâyık ve tüm büyüklüklere sahip olandır.

86) el-MUKSİT: Doğru hareket eden, bütün işlerini birbirine uygun ve yerli yerinde yapandır.

87) el-CÂMİ: Derleyen, toplayan, her şeyi kudreti içinde bulundurup dilediğini istediği anda ve istediği yerde toplayandır.

88) GANÎ: Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, hakkında noksanlık ve ihtiyaçtan sözedilemeyendir.

89) el-MACİD: Kerem ve müsâmahası sınırsız olandır. İnsanlara iyilikle muamele edip onları himâye etme lütfunda bulunan, her türlü sıkıntılarını giderendir.

90) el-MÂNİ': Herşey O'nun emir ve korumasına bağlıdır. O'nun emri olmadıkça hiçbir şey olamaz. İstemediği şeyin, yani takdir etmediğinin olmasına imkân yoktur.

91) en-NÛR: Alemleri, bütün kâinâtı nurlandıran, aydınlatan; istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur, aydınlık ihsan edendir.

92) el-HADÎ: Hidâyet eden, doğru yolu gösteren; hidayet yaratan; istediğini iyi işlerde başarıya ulaştıran, kullarına doğru yolu gösterendir.

93) el-BEDÎ: Eşi ve benzeri olmayan, bir şeyi en mükemmel yapan, yaratan, eşsiz ve görülmemiş şeyleri varedendir. Varlıklar âleminde O'nun eşi ve benzeri yoktur. Hayret verici âlemleri yoktan var eden, icad eden O'dur.

94) el-BÂKÎ: Sürekli var olan ve var olacak olandır. Sonu olmayandır. Allah'ın varlığının sonu yoktur.

95) el-VARİS: Tüm varlıkların gerçek sahibi, varisidir. Servetlerin geçici sahipleri yok olduktan sonra da varlığı devam eden ve o servetlerin sahibi olandır.

96) er-REŞÎD: Doğru yolu gösteren: İnsanları, peygamberlerin getirdiği ve tebliğ ettiği kitaplar vasıtasıyla doğru yola iletendir. Allah, bütün işleri ezeli takdirine göre yönetip, dosdoğru bir düzen içinde sonuca ulaştırandır.

97)es-SABÛR: Çok sabırlı, hiçbir şeyde acele etmeyen; kendine isyan edenleri cezalandırmada acele etmeyip, onlara süre verendir.

98)ed-DAR: Elem ve zarar verici şeyleri hikmetinin gereği olarak yaratandır. Yüce Allah, zarar veren şeyleri yaratmıştır. Fakat onlardan zarar görmemizi değil, akine maddi-manevi bütün zararlardan sakınarak korunmamızı emretmiştir.

99) en-NAFİ: Hayır ve fayda verici şeyleri yaratandır. Bütün olaylar sebepleriyle meydana geliyorsa da, sebepler yok'u var edemez. Onlar ancak insanların elinde birer vesîle ve Hakk'tan isteme vâsıtası olmak üzere yaratılmışlardır.